Madde bağımlılığı, yaşla
ters orantılı bir grafik çizen büyük bir sorun ve tehdit. Özellikle son
yıllarda küresel boyutta yukarı doğru bir seyir izlemekte uyuşturucu denen
tehlike.
İlk deneme sonucu esir
alıp bağımlılık zincirine yeni halkalar eklenmekte üstelik her geçen gün artan
korkutucu bir artış eşliğinde.
İtirafı zor olsa da
şiddet de eş güdümlü bir seyir izlemekte ve ne yazık ki uyuşturucu ve şiddet
arasında ciddi bir paralellik mevcut.
Dünya coğrafyasına
baktığımızda görünen ve tespit edilen şu ki; işin bir ucu Taliban’a kadar
uzamakta öyle ki uyuşturucu müptelaları bir şekilde intihar bombacısına çevriliyor.
Asayiş açısından konuya eğilirsek; suç işleyen gençlerin çoğu madde bağımlısı.
Yüzde 2,7 oranında bir
kitle illegal bir şekilde deneme gafletinde bulunup uyuşturucu ile tanışmakta.
Kimyasal yapıları
birbirinden farklı olan uyuşturucu başlığı adı altında geçen maddeler,
kullanıldıklarında merkezi sinir siteminin farklı bölümlerini etkileyip değişik
belirtilere yol açmakta. Meydana gelen tahribat sonucu akıl ve irade işleyemez
hale gelip kişide denge yitimi oluşup normal yaşam ve davranışlardan
uzaklaştırıyor.
Olayı Türkiye açısından
ele alırsak; 2013’te, önceki yıla göre uyuşturucudan doğrudan ölüm yüzde 43,
dolaylı olarak ölüm oranı ise yüzde 155 arttı. Uyuşturucu kaynaklı, kaza,
cinayet, kalp krizi, kavga ve içine düşülen bunalım sonucu intihar gibi dolaylı
ölümler 2008’te 137 iken 2013’te 416’ya çıktı
Yapılan geniş çaplı
araştırmalar göstermekte ki; terör örgütleri büyük oranda uyuşturucudan destek
alıyor. İşlenen cinayetlerden tutun mafya ve suç örgütlerinin işlevlerinde bir
şekilde uyuşturucu destekli bir bağlantı var. Özellikle sentetik madde adı
altında piyasaya sürülen ve ilk sırada yer alan bonzai gerek tedarik edilmesi
gerekse maliyetinin düşük olması açısından zehir tacirlerinin işini
kolaylaştırmakta. Yüzde üç yüz gibi bariz bir oranda kendini gösteren artış
işin boyutunu gözler önüne sermekte.
Her ne kadar en çok
rağbet gören madde esrar olup kullanımında bariz bir artış olmasa da
uyuşturucuya başlama yaşı türü ne olursa olsun ne yazık ki on yaşa kadar indi.
Sentetik bir madde olan bonzai bunda büyük etken. Eroin kullananların sayısı
sabit kalsa da liselerde gözlenen tablo içler acısı. Her on öğrenciden birinin
bir şekilde uyuşturucu madde ile tanıştığı sonucu ise fazlasıyla düşündürücü.
Bağımlıda gözlemlenen
bulgular göz önüne alındığında olayın ciddi boyutu da ürkütücü. Düşünce
akışındaki bozulmalardan tutun ortaya çıkan psikoz tablosu tam anlamıyla bir
vahamet.
Nüfusu göz önünde
bulundurursak genç bir nüfus potansiyel olarak tehdit altında. Yeterli olmayan
eğitim seviyesi olsun edilgen bir tutumda yetişen gençler olsun her açıdan
tehlikeye maruz kalabilmekte.
Ergenlik döneminde
üstesinden gelemedikleri problemlerde bocalama yaşayan gençler sorunlarının
çözümünü uyuşturucularda aramakta. Gerek arkadaş grupları ile olan
etkileşimleri gerek yasaklara karşı gelme isteği, sorumluluktan kaçma ve
güvensizlik gibi duygu ve sıkıntılardan kurtulma ise uyuşturucuya başlamalarındaki
temel etkenler.
Türkiye’ye göz atarsak
milli eğitim bakanlığı, bu gidişata dur demek için düğmeye bastı. Acil Eylem
Planı adı altındaki proje kapsamında pek çok kurum ortak çalışmaya başladı.
Geniş bir perspektiften
bakarsak göreceğimiz şu ki; madde bağımlılığından mustarip olan ülkeler Türkiye
ile de sınırlı değil. Ve dünya genelinde önlem almak adına sayısız ülke bir
şekilde konuya el atmış bulunmakta.
Medikal tedavinin yanı
sıra manevi destek adı altında çalışmalar da yürütülürken konu ile ilgili
olarak camiler ve imamlar da koordineli bir çalışma yürütmekte. Açılım getirmek
gerekirse; din, manevi değerler çalışmaya dahil edilip yürütülen rehabilitasyon
ile eş güdümlü bir mecrada çalışmalar desteklenmekte.
Uluslar arası bir zehir
kapanı tehdit ederken dünyayı adımlanan yol kısa ve daha da alınacak çok yol
var. Önlemler her geçen gün daha da artmakta.
Uzmanların
vurguladıkları nokta dikkatten kaçmamalı zira uyuşturucudan uzak durmanın ilk
adımı çocuğun ailesi ile kurduğu içten ve sağlam iletişim. Ailelere düşen görev
itibariyle uyuşturucu belasından kurtulmak daha doğrusu hiç tanışmamak mümkün.
Ebeveynlerin tutumu, sevgi odaklı yaklaşımları bu tehlikenin bertaraf
edilmesindeki ilk kıstas.
Konu gerek bireysel
gerek toplumsal boyutu ile irdelendiğinde görünen o ki; uyuşturucu kullanım ve
madde bağımlılığı aslında bir halk sağlığı sorunu. Koruyucu önlemlerin alınıp,
mevcut önlemlerin arttırılması ise bu bağımlılığın panzehiri.
Ayrıca jandarma,
narkotik polisi, sahil güvenlik ve gümrük teşkilatının iş birliği ile piyasaya
arzın önlenmesi yapılan çalışmalarda önem arz etmekte. Gençleri eğitip bu
maddeyi almamalarını sağlamak ise en temel noktaların başında yer alıyor.
Destek veren kampanyalar, süreklilik arz eden bir karşıtlık politikası ile
uygulanacak politikaların eş güdümlü birlikteliği ise oldukça önemli.