Dilin yatağı yok
akışı bilmez;
Biri gidelim der,
diğeri kal der
Şaşıdır gözleri
bakışı bilmez.
Dağlar bunun dersin,
gezdiği anda
Kul olur menfaat
sezdiği anda
Yıldırım düşürür
kızdığı anda
Gidip boş alanda çakışı
bilmez.
En değer verdiği
kürktür, abadır
Der: yoksula kıymet
boşa çabadır
Aklı idrak etmez,
fikri kabadır
Gönüldeki ince
nakışı bilmez.
Ona göre herkes
terse gidendir
Yalana, yanlışa
yemin edendir
İktidar kim ise o
partidendir
Utancı göğsüne takışı
bilmez.
Edebi özürlü, namusu
sakar
Tren geçer gibi
herkese bakar
Kalçaya, göğüse
salyası akar
Gözdeki ateşi,
yakışı bilmez.
Çok zengin olmalı
yetinmez azla
Zamanını israf etmez
namazla
Totoya umudu
Allah’tan fazla
Nasibi içine ekişi
bilmez.
Cehennem hayatı
sanıyor cennet
Tavrını görenler
geçirir cinnet
Kimi görse ona
ediyor minnet
Mihneti sırtında
çekişi bilmez.
Bazen kuduzlaşır,
bazen meler de
Her türlü lisanı yok
lehçelerde
Ben bülbülüm diyor
has bahçelerde
Dikeni beğenmez,
kokuşu bilmez.
Derki; dört mevsim
de bahar kalmalı
Kalbe aşk, gönüle
neşe dolmalı
Bütün yollar ona
dümdüz olmalı
İnişte tökezler,
yokuşu bilmez.
Koruması varken gücü
kallavi
Pehlivan gibidir,
bileği kavi!
Gömleği kırmızı,
ceketi mavi
Şıklıktan habersiz,
rüküşü bilmez.
23 ŞUBAT 2013