Buz keseli oldu bayağı. Çok zaman geçti üzerinden terk edişlerin ve edilişlerin. İsimsiz varlıklar ise hala süre gelen kâbus dolu sitemleri ile kuşatırken evreni cılız sesimle kayıplardayım. Yeri geldi mi göz önünde nazarlarında ne anlama geldiğimi bilmez iken. Bilmek istediğimi kim söyledi ki… Ya da kim iddia edebilir taşımadığım o vasıfları daha doğrusu vasıfsızlıkları hak ettiğimi. Hak etmediğim ne varsa bir bir yüklenmiş iken sırtıma meçhul sesler inanılmaz bir tezahür ile bileylemekte bıçaklarını. Kargacık burgacık ve acınası mekânlarında sıraya giriyorlar bir bir her an saldırmaya hazırlanırken kimliksizce ve kabul edilemez bir acımasızlıkla.

 

Sanıyorlar ki pes edeceğim. Akıllara zarar doğrusu. Paranoyak hegemonyaları ile neyin iddiasında bulunurlarsa bulunsalar içimdeki ateş söner ne de çekerim beyaz bayrağı.

 

Anarşist bir düzenin gözünü para hırsı bürümüş o istifli ve bağnaz nefretleri ile sadece acırım onlara görünürde acınası addettikleri kimliğime âşık iken. Suç mu kendimi sevmek… Ne önemi var ki. Ziyadesiyle mutluyum kozamda uçmaya hazırlanan bir kelebeğin neşesi körüklerken içimdeki yaşama sevinci ve azmini.

 

Üstelik sıfır noktasındaki çıkışım değil mi sevgiye olan sevdam. Öncesinde yaratılmam bir mucize iken İlahi Gücün varlığı kadar mucizevî bir varoluş şükretmenin haricinde ne olabilir ki çıkış noktam. Yalnız olduğum yanılgısı her ne kadar tırmalasa da zihnimi tüm o kötülükler ve malikleri değil mi edindiğim desturun nüvesi. Yoksa ne anlamı kalırdı sunulmuş güzelliklerin dört donanıp peşine düşmüşken. Fazlasıyla emek vermişim güzelliklere vakıf olmak adına ama değdi doğrusu. İşte ektiğimi biçiyorum bu gün. Verimli topraklar bakir yaylalar ve sayısız çiçek bahçesi dokunmaya dahi kıyamazken.

 

Niyazım asude varlığı ile rahmeti sunarken devasa bir özlem erdi nihayete.

 

Düşlerim çoğaldı yeni sunumları ile evrenin.

 

Umutlarımı köreltme uğraşı içinde olan kim varsa boğulmaktalar kendi çukurlarında.

 

Kotardıklarını sanırken kolladıklarım daha da kıymet bindi.

 

Anlaşılmazlığın kıskacında addettiğim değerlerim bin kat makbul yetileri ile yüreğime dokunan onca güzel insanın nezdinde.

 

Çer çöp ayıklandı. Karaçalılar artık hiçbir anlam ifade etmiyor. Bilakis şükran doluyum onca kirine pasına bu bağnaz ve acınası varlıksız varlıkların kirletemedikleri dünyama sahip çıkmışken.

 

Sanısı değil önem arz eden sadece yoldaşım olan kim varsa naif dokunuşları ile yüreğimi ısıtan.

 

Birbirini görmeyenleri bırakın gördüklerine çok başka anlamlar yükleyen bir topluluk olmuş iken sahip olunan değil taraflarında yüklenen onca yanılgı yüklü eylem ve sanrı akıl almaz boyutta. Daha net bir ifade ile açılım getirmem gerekirse, kirli dünyalarına girmeyi reddettiğim o kimliksizlerin kimliğime duydukları nefret ve çamura basmamak adına vitesi geri çekmem. Benliklerini sadece nefret ile şarj eden bir cihazmışçasına insanlıktan nasibini almamış kim varsa burnu Kaf Dağında. Sırf aynı yolun yolcusu olmamak ise cezalandırılası bir suç iken nazarlarında.

 

Ne ismim önemli ne de cismim. Altı üstü bir kum zerresi iken varlığım sadece Yaratan’a ipotekli ve tek borcumu da zamanı geldiğinde zaten ödeyeceğim. Ölmekten korkmak ise sadece acziyetim her beşer gibi. Zira bin yıl dahi yaşasam doyamam ki hayata tüm çirkinliklerine rağmen.

 

Sosyalleşme sürecine dâhil olmak adına uymamaksa düzenin düzensiz öngörülerine ne yakınırım ne de yadsırım yalnızlığı. Gömüldüğüm dünyam öylesine ışıl ışıl iken karanlığa dâhil olmak adına ne kendimden vazgeçerim ne de uyarım kural addedilen o seçeneklere.

 

Varsın lastik patlasın ve yolda kalayım. Motor tekleyebilir de ama tali yollar ne tarzım ne de seçimim. Yeter ki vicdanım rahat olsun ve gözlerimi her yumduğumda yine pembeye boyanmış bir âlemde baş başa kalayım kendimle.

 

O mızmız çocuk varsın susmasın. Varsın zafiyet olarak nitelendirilsin tüm o nidalarım ve kanıksanmayım da. Sahip olduklarım sayesinde Karun’dan bile zengin iken biliyorum ki er geç mükâfatlandırılacağım.

 

Halis munis bir o kadar kızgın ve öfkeli ama saman alevi gibi yanıp sönen ve kanaatkâr bir tutum ise muhafaza ettiğim ne borçluyum ne de alacaklı. Rakamlardan oluşmuş basit bir muhasebe kaydı olmadığıma göre kimin gözünde ne gibi bir kazanımım veya kaybım var ise mesul değilim bu tutanaklarla en az beni ilgilendirmeyen tüm o kayıtlar gibi.

 

İsmimle tezat olsa da hüzün bir parçam en azından yalandan arındıran bir sunumu Yaratan’ın bahşettiği tüm duygular kadar. Fırtınalar da kabulüm tüm o sağanaklar da en güzeli yağmur sonrası açan güneşi görüp ışık deryasında süzülmenin verdiği haz kadar akabinde gökkuşağını o renk huzmesinde dans ederken.

 

Kabul görüp görmemem ise inisiyatif dahilinde ise bu ne bir seçim ne de bir sunum. Sadece olması gereken…

 

( Hüzün Bir Parçam başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 20.12.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu