Zamanın kırılgan dakikaları devinirken bir bir süzgeçten geçmekte yaşanılası anın vurdumduymaz yankısı gıybeti yakınlarda fısıldarken kulağıma. Sus pus konuşsam ne fayda. Çoktandır uzağındayım oysa. Yakın addederken miller var aramızda. Belki bir adım belki bir asır uzağında. Başka boyutların yolcusuyuz nihayetinde kabullenmemin uzun zaman aldığı her ne kadar henüz alışamamış olsam da. Zamanı çoktan hibe etmişim yitip gitmemek adına yine de eksilmeye devam ediyorum ve yok sayılmaya. Varlıksız belki kifayetsiz ne de olsa servetle ölçülüyor benlikler. Adı var kendi yok duyguların. En azından adsız kahramanı olduğum kadar şu yarım kalmış hikâyenin. Bir şiir tadında idi önceleri zaman ve derken kayıplara karıştı tüm dizeler yoksunluğunu hepten kabullenmişken.

 

Kabullenilmemişlik kadar olası olsa keşke tüm sanılar ya da basit bir teferruat şu yokluk.

 

Kırık bir sazın kopuk telleri kadar vasıfsız belki de akordu bozuk bir piyanonun fildişi tuşları kadar kulak tırmalayan bir sessizlik meylettiğim. Ses olmak ya da nefes olmak belki yol olmak yoldaş olmak. Kıymete binen bir ganimetti bulduğum öncesinde yine de içine müdahil olamadığım her ne kadar aidiyet duygusu zamkla yapışmış olsa da ruhuma. İster saflık de istersen aptal yine de kabul görmek idi tek dileğim. Yalansız dolansız ve bakir ovalarında kanat açmak sonsuzluğa peyder pey alçalırken en sonunda düşeceğimi bile bile ama vazgeçmeden çırpınan kanatlarım en sonunda vurulup yere düşmüş ve yok olmuş. Belli belirsiz iz dahi kalmazken bendeki kalıntılar belli ki ömür boyu silinmeyecek. Bu değil mi en çok can yakan, bu değil mi ipotekli ruhumun özgürlük çağrısı…

 

Tümlenmek adına çıkmışız bir kez yola bilmezken bir hayalin peşinde olduğumuzu. Sislerin arasında seçilemeyen hangi görüntü varsa sürgününde yürek adı ne olursa olsun ya da ismi, cismi tüm o yozlaşmış dürtülerin ahenksiz çağrısı kadar. En kuvvetlisi yaşama güdüsü iken ne alabilir ki bunun yerini… Belki aşk belki umut ama yanmadan, yanılmadan ve bile bile lades demek mızıkçılık yapan taraf olmasam da. Dünden bugüne uzanan bir yol nihayetinde yarına varıp varmama şansa kalmış.

 

Fırsat bilip de kaçmalı belki de. Ne duyan biri olur ne de gören. Varlığım yok iken yokluğum hepten karışır gölgelere bazen uzayıp bazen kısalan güneşin belirlediği yine de terk edilmez ne varsa yürekte saklı. Dikeni can yakar bilirim ama solup gitmemek adına tüm telaşım her ne kadar çoktan solmuş olsam da nazarında.

 

Kaçak göçek bir yaşantı nihayetinde ama asla çalıntı değil her ne kadar hayallerim hepten çalınmış olsa da. Vuku bulan üç beş kelime tınısı havada asılı kalmış en az hayallerim kadar. Tüm muradım kaçıp gitmek… Olmazın oluru niyetsiz yarınlar, deme asla. Bozmadan yüreğimi mükellef tutulmuşum bir kere o bitimsiz korkulardan ve muaf olmayı nasıl da dilerdim tüm üzünçlerden çoktan kemale ermiş bir hüzün yumağı iken. Bu yüzden sığınağımı çoktan gizledim en az sakınmak adına her ne kadar bunda başarılı olamasam da pek çok şeyde yaşadığım hayal kırıklığından arda kalan her ne ise. Sorun etmiyorum artık zira çoktan alıştım. Kısır bir döngü nihayetinde her daim mağlup geldiğim dünyevi şartlar nezdinde. Ne para pul ne mal mülk varsa yoksa zengin iç dünyam bin bir duygu ile örülü her ne kadar arapsaçına dönmüş olsa da. İşin yoksa çöz en baştan, hadi bul şu çıkış noktasını. Sahi çok mu geç kaldım? Belki de erken geldim şu kavanoz dipli dünyaya belki de fazlasıyla kayıp verdim her ne kadar telaffuz etme güçlüğü çeksem de… Yine denemek payıma düşen her ne kadar nasırlaşmış olsa da umutlar. Belli ki gelmeyeceksin belki de hiç var olmamıştın. Kandırdığım kadar kandırdım kendimi; üç beş beyaz yalan karla örtülü tepeleri seçemezken varmama ihtimalime rağmen. Mümkün olsaydı keşke… Hayır, kullanmamalıyım bu kelimeyi. Onun yerine şükretmeliyim sahip olamasam da belli ki hayırlısı bu imiş her ne kadar dağlasa da içimi. Sabrı pelesenk etmeliyim ruhuma eşlik ederken sessizliğin peşkeş çekmemek adına yalanları yarınlara. Ne dün ne bugün ve asla. Asla, asla dememeli değil mi… Sorun değil zira yetinmişimdir hiçliklerle kavuşamama ihtimalini çoktan özümsemiş olarak. Ezelden ebediyete istikamet hep aynı. Tek pusulam iç sesim bağırmaktan sesi kısılmış.

 

Nadide bir vazo kadar kıymetli belki de Kaşıkçı Elması hiç görmediğim, hiç dokunmadığım. Yoksa dünyanın sekizinci harikası mı demeliyim…

 

Yol yakınken hadi dön geri. Yol yakınken uzaklaş ya da. Yeter ki hepten kaybolma. Gölgen bile yeter zira bilirim yetinmeyi. Yokluğa bile razıyım yeter ki hayallerimde yaşasın umutlar kavuşmayacağımı bilsem de…

 

 

( Gölgen Bile Yeter başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 8.01.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu