Suskun geceler
ötelerken arsız çığlığını
Çığırtkan kuşların
Demli bir yalnızlığın
sakil varlığı kadar
Uyumsuz olsa da, umut
Biriken öbek öbek…
Ellerim cebimde
Minik bir buse
kondurdum yüzüne
Kaderin o bağışlayıcı
esirgeyiciliği
Kadar aklı almaz
Belki de çok ötesinde
beklentilerin
Dokunurken uzaklardan
Ve okşarken başımı usul
usul.
Kâfir, yoz hatta
utangaç kırlangıçlar
Konmuşlar gönül bahçeme
Didiklerler mütemadiyen
Payıma düşen ne ise,
Öylece seyrettim
perdenin arkasından
Görmez gözlerle
karıştırırken toprağı
Çıkarmak adına belki de
saklı ne çok gömüt.
Devrik ömürlerin
kıyısında yüzmek kadar sıra dışı
Konuşlandığım o çukur
Ölü sevgiler tıkış
tıkış göğsümde,
Batık gemiler boş
güvertelerinde
Dans eden hayaletlerin
acımasız çığlığı.
Kanadı kırık ne çok düş
Sayısız kere düşmüşüm
yollara da
Sayısını unuttuğum ne
çok imge
Ellerimle savurduğum
Terk edip korkutulduğum
Dünden yadigâr
Sevdiklerimden miras;
Nasıl nasıl beyhude
sakladığım
Bir köşesinde kalmış
sayısız kırıntı
Varlığımdan dahi hicap
duyduğum
Anlamlandıramadığım dev
bir öfke.