Babama Japonya'yı Sevdiren Kadın-17
...
“Pek yakında o da olacaktır”
“Ne demek istiyorsun anne? Bir bildiğin mi var?”
“Hayır, bir bildiğim yok… Ama içime öyle doğuyor…”
“Senden korkulur anne… Bu güne kadar ıskaladığın gayet azdır.
İnşallah dediğin gibi olur.”
“Sevmek ve sevilmek senin de hakkın be kızım…”
“Haklısın da, zor zamanlardayız zor… Sende biliyorsun ki, Japonya’da
evlenmeyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. İstatistikler böyle söylüyor. Evlilik
insana büyük sorumluluklar yüklüyor. Bu
yaşta omuzlarıma binecek yükü taşıyıp taşıyamayacağımdan o kadar emin
olamıyorum. Anne kaderim ne yazmışsa o olur. Elbet benim de gönül rahatlığı ile
evet diyeceğim çıkar bir gün karşıma… Kahvaltı hazır, seni bekliyorum.”
“Geliyorum tatlım…”
“Anne çay yapmadım, yerine süt ısıttım. İçersin değil mi?”
“Senin elinden zehir olsa içerim. Meleğim benim… Tek tesellim
sensin. Seninle canlı kalıyor, hayatın eteklerine seninle tutunuyorum.”
“Anne yemeğini ye!”
“Biliyor musun? Diğer yanda sen de yuvadan uçunca, yapayalnız
kalmaktan da korkmuyorum desem, yalan söylemiş olurum… Boşandıktan sonra hayat
bana, kendi kendime yaşamayı öğrenmişti. Kendi ayaklarım üzerinde durabiliyor,
kendi kendime kararlar verebiliyordum. Ama her şeye rağmen yalnızlık çok zor
geliyor.”
“Yahu anne, bak şımarasım geliyor. Böyle iltifatlar duymayalı
uzun bir zaman oldu. Bu işin içinde bir şey var ama yakında kokusu çıkar nasıl
olsa… ”
“Vallahi bir şey yok kızım…”
“Ama bu gün taze bir kız gibi süslenip durdun.”
“İçimden geldi.”
“Sen makyaj falan da yapmazdın. Hafiften bir de makyaj
geçmişsin… Biliyor musun bu gün bir başka güzel olmuşsun… Benim bile hoşuma
gitmedi değil… Bana pek inandırıcı gelmiyor ya!”
“Annene inanmıyor musun kız?” diye çıkıştı Hitomi Hanım.
İnsanın belki on binlerce yıldır anatomisi değişmemişti. Ama
nasılsa zevkleri ve beğenileri sürekli değişip duruyordu. Birçok insanın tavır ve davranışı sırf ‘siz
güzelsiniz veya sempatiksiniz’ diye değişebiliyordu.
“Elbette inanıyorum anne. Ne bileyim her zaman yaptığın bir şey
olsa, tamam bir şey demezdim. Ama birden böyle… Olunca… İnsan farklılığı
görmeden geçemiyor…”
“İnan kızım hiçbir şey yok.”
“İnanmam” diyerek onu biraz daha germek, biraz daha söyletmek
istiyordu. Nasılsa tek düze bir hayat bile, belli bir zaman sonra çekilmez
oluyordu.
“Hem olsa senden hiç saklar mıyım? Her ne kadar anne kız olsak
da, seninle iki sırdaş, iki arkadaş gibi değil miyiz?”
“İnandım…”
“Aşk olsun vallaha…”
“İnandım. Haydi, sütünü de soğutma…”
“Sen ne yapıyorsun bu gün?”
“Okula gideceğim, derslerime gireceğim… Her zaman ki gibi… Şimdilik
farklı bir planım yok. Ders bitiminde eve gelirim.”
“Sen genç kızsın, neden akranlarına takılmıyor, eğlenmiyorsun?”
“Beni açmıyor be anne! Biraz hoppa ve biraz da züppe olmak… Hiç
bana göre değil… Tarzım hiç değil… Ne yapayım sana çekmişim… Senin de hiçbir
şeyi gördüğün mü var sanki?”
“Neyi görecekmişim?”
“Ne bileyim. İnsan çıkar seyahat yapar. Turlara falan katılır.
Belli etkinliklerde görev alır… Dünyadan habersiz, dünya senden habersiz, kendi
kabuğuna çekilmişsin. Kaplumbağa misali yaşamaya çalışıyorsun…”
“Olur mu ki?”
“Neden olasın ki? Hem ben büyüdüm. Kendi kendimi idare edebilecek
yaştayım. Hem neden illa benim uçmamı bekliyorsun?”
...
Devamı Var
...
Ant-150515