Ay Güneşe Teslimdi - 16
-Gerek
yok daha iyiyim!
Güçlükle
konuşurken; yüzüne bakmaktan kaçındığımı, hatta elimi elinden bir sebeple yavaş
yavaş çektiğimi fark ettim. Dokunmak istememiştim sanırım. Kıskançlık içime çökmüş,
kuşkulu günleri başlatıyordu. Zor bir dönem beni bekliyordu velhasıl.
-Bu
gece annemlerde kalacağım. Murat yanımda; yarın geliriz eve, ya da sen gelirsin
kahvaltıya.
Oysa
annemlerde de bizim yatacağımız odamız vardı. Hiç kalmamıştık; ama pekala o da
kalabilecek olsa da, bunu dile getirip söylemedim. Mustafa’m da rahatına
düşkündür.
-Peki,
dediğin gibi olsun. Lütfen en ufak durumda ara beni telefonla.
Bir
iki saat sohbet etti annemlerle. Murat’ımla oynadılar; sonra gitti. Evde rahat
edeceğini düşündüğüm için böyle söylediğimi düşünmüş olacaktı.
Murat
ile babam beraber uyumuştu. Annem de ortalığı toplamış, yanıma gelmişti.
-Anlat
bakalım Yasemin! Neler oluyor?
-Hiçbir
şey yok anne! Nerden çıkartıyorsun?
-Yasemin
biz her zaman seninle dost ve arkadaş olduk; hatırlamıyor musun? Sen direğin
dibe vuran cılız ışığında kitap okurken, ben Hüsniye teyzenle çıt çıkarmadan
yanın da oturarak, sırf sana destek için bulunurduk. Senden başka önemli işim
olmadı benim. Her zaman sendin benim için! Senin huzurun, mutluluğun, başarın,
yarınların… Hadi söyle bakalım güzel gözlü, güzel huylu, güzel yürekli çiçeğim.
Ne oldu da sen bu şekilde dağıldın?
Hıçkırıklarımı
tutamamıştım. Boynuna sarılıp uzun süre ağladım. Yavaş yavaş omzumu çekerken,
anneme yaşadıklarımı anlatmaya başladım. Çok sakin dinliyordu beni; acaba yeterli
anlatamıyor muydum? Durumun ne kadar önemli, ciddi olduğunu anlamıyor muydu?
Bitirdim ve yüzüne bakıyordum; dilinden dökülecekleri beklerken.
-Bak
kızım; her seven kalp, böyle bir durum karşısında senin verdiğin tepkiyi
verebilir. Fakat ben kesinlikle damadımın bu tarz gönül oyunlarına gireceğine
inanmıyorum. Bir yanılma olmuştur ve ortaya çıkacaktır. Bence yarın kendisiyle
konuş ve sor.
-Ama
anne, ben evden çıkıp onu takip ettiğimi nasıl söyleyeceğim?
-Seven
her kadının yaptığını yaptın. Bazen mantığın hükmedemediği duygular vardır;
ağır basar ve olduğundan farklı kelimeler sarf etmene sebep olabilirler. Bu
yüzden anlayacaktır seni. Her türlü sorununuzu konuşarak halledin kızım. Biz
babanla hep öyle yaptık.
İçimde
biraz rahatlama olmuştu. Annem yüreğimdeki aleve su serpmiş, beni az da olsa
rahatlatmıştı. O kadar ağlamıştım ki uyuya kalmışım.
Murat
uyanmam için yanıma uzanmış, yanağımı minik dokunuşlarla öpüyordu.
-Anne
hadi uyan, babam geldi. Dedemle bahçedeler. Hava çok güzel… Anneannem
kahvaltıyı bahçeye hazırladı; çay da demlendi. Seni bekliyoruz. Hadi anne kalk.
Bu
kadar şeyler olup biterken ben uyanmamış mıydım? Olacak iş değil! Başımda
müthiş bir zonklama vardı ve vücudum kırgındı; yüreğim gibi…
Yüzümü
yıkadım ve bahçeye çıktım. Mustafa tüm yakışıklılığı ve sevgi dolu bakışlarıyla
bana bakıp, “Günaydın Yasemin” dedi. Babam da hemen peşine “Günaydın kızım. Nasıl
oldun?” dedi. İkisine beraber cevap verdim. “Daha iyiyim. Çay içip biraz yeni
güne alışayım daha iyi olurum.” dedim. Mustafa’m beni izliyordu. Bendeki
garipliği fark etmiş olmalıydı.
Anneme
yardım etmek için mutfağa gittiysem de, annem; “Hadi kızım, her şey hazır. Zaten
sen otur keyfine bak güzel kızım. Giderken şu kızaran ekmekleri götür yeterli.”
dedi.
Kahvaltımızı
yaptık. Daha iyiydim. Keşke dün akşam yaşadıklarım rüya olsaydı. Annem bize
döndü:
-Hadi
bu güzel pazar günü evde oturmayın, bir yerlere gidin. Murat’ımı vermem; dedesi
bizi balık tutmaya götürecek.
Murat
havalara zıplıyordu. Dedesinin, benim, annesinin, babasının boynuna tek tek
sarılıp hepimizi öptü ve teşekkür etti henüz gitmeden. Sanırım oğlum da hem
yakışıklı, hem düşünceli, hem de vefalı bir birey olacaktı.
Mustafa’m
muzur bir gülüşle bana baktı ve “O zaman seni götüreceğim yer sürpriz olsun.”
dedi gözlerindeki ışıkla. Bilmiyordu ki; benim ağzımdan dökülünce dün gecenin
gerçekleri, neler olacaktı o anda? Gerçi ben de bilmiyordum nasıl başlayacağımı
konuya…
İnsan ruhu ucu
bucağı görünmeyen, derinliği bilinmeyen bir okyanus… Bu okyanusun yüzeyinde
sevinç, derininde dertler vardır. Demek ben dibe dalmaya başlamıştım.
Şehrin dışına
çıktık. Sanırım yenilerde güzel bir piknik alanı kurulmuştu; oraya götürüyordu.
Orada duyacaktı söyleyeceklerimi, yaptığıyla yüzleşecekti o piknik alanında.
Yerimizi seçmem
için bana bakarak “Nerede oturalım çiçeğim, Yasemin’im?” dediğinde, denize
yakın ağacın tüm renklerini cömertçe şemsiye yapan ağacın dibindeki masayı
işaret ederek ilerlemeye başladım. Mustafa’m kulağıma yaklaştı; “Bugün sana çok
önemli şeyler söyleyeceğim çok…” dedi. Ne önemi olabilirdi ki; benim
söyleyeceklerimin yanında onun söyleyeceklerinin önemi?
16. BÖLÜM SONU
DEVAM EDECEK...
(
Ay Güneşe Teslimdi - 16 başlıklı yazı
MELEK KIRICI tarafından
21.06.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.