Bir Mektubun Satır Aralarında - 1
BİR
MEKTUBUN SATIR ARALARINDA - 1
Uzun
zaman olmuştu bu verandada oturmayalı genç adam. Bomboş bakışlarla izliyordu
etrafı. Evin yanı başında, boydan boya uzanan asma üzümler yeni yeşillenmeye
başlamıştı ve baharın ilk toprağı ısıtması gibiydi güneş.
Eşiyle
balayına gelmişler ve ilkleri, heyecanları bu evde paylaşmışlardı. Eşi, kadınsı
duygularla hiç tanışmadığı halde, erkeğini mutlu etmek amacıyla davranışlarına,
bakışlarına, cilvesine tecrübeli kadın süsü vermiş; sevgi ve saygısını
göstermişti hep.
Genç
adam; o masum, tecrübesiz kadınsı bakışları anımsadığında tüyleri diken diken
oluverdi. Ürperdi, kendinden tiksindi. Eşinin muhteşem duygularının katili gibi
hissetti kendini. Derin derin birkaç kez “Offff” çıktı dudaklarının arasından.
Dalıp
gitti koltuğunda…
Kendine
geldiğinde ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordu. O kadar acıkmıştı ki; işten
dönerken yaptığı alış veriş geldi aklına Selçuk’un. Ayaklarını zoraki sürükler
gibi isteksizce kalktı yerinden. Hepsi arabada kalmıştı. “İnşallah
bozulmamıştır” diye geçirdi içinden.
Dışarı
çıkıp bagajı açtığında, önce bozulacakları alıp buzdolabına yerleştirdi. Tava
ya da ızgarada pratik olarak pişirip yiyebileceği birkaç hazır ürün almıştı. Eşi
ve iki çocuğunu evde bırakarak bir hafta yalnız kalmayı O istemişti. Dinlenmeye
ihtiyacı olduğunu söylemişti eşine. Sevgi dolu, anlayışlı bir kadındı eşi. “Nasıl
istersen hayatım… Merak etme, biz de çocuklarla annemlere gideriz. Hem değişiklik
de olur çocuklar için.” demişti. Bir hafta farklı yerlerde olacaklardı.
Adam
düşüncelerinden sıyrılmak istedikçe batıyor, gömülüyordu vicdanının dibine. Karısının
bahçeden taze meyveleri toplaması, en güzellerlini önce kendine vermesi,
mutluğuyla mutlu olması…
İyiden
iyiye kendini kötü hissetmeye başlamıştı. Gözleri dolu doluydu yüreği gibi. Aldıklarını
yerleştirip evi dolaştı. Elektrik, su sorunsuzdu. Uzun süredir gelmeseler de,
düzenli olarak faturaları yatırıyorlardı.
Üşüdüğünü
hissetti. Uyumalı, kurtulmalıydı buz gibi düşüncelerden. Çocukluğunu örttü
üzerine ve kapattı gözlerini.
……...........
Havlama
sesiyle yataktan fırladı adam. Pencerenin mandalını kaldırırken gözleri etrafa
bakınıyordu. Neler oluyordu ki? Yoksa sıkıntıları nedeniyle hayal mi görmeye
başlamıştı? Çomar komşularının köpeğiydi. Bir arabanın altında ezildiğini
öğrendiğinde kendine gelememişti uzun süre. Selçuk onu çok severdi. Çomar
öldüğüne göre bu havlama nereden geliyordu? Sallanan bir kuyruk gördü. Nasıl
olurdu; çomarın ta kendisiydi bu! Hemen üçer beşer atladı merdivenleri, aşağı
kata indi. Çomarla karşı karşıyaydı. Uzun zamandır böylesine sevgiyle sarılma
arzusu yaşamamıştı genç adam. Sarıldı, elleriyle sevdi, gözleriyle dokundu. Arkadan
gelen sesle irkildi.
-Selçuk!
Oğlum hoş geldin. Nasılsın? Epey zamandır görünmüyordunuz. Dilek de geldi mi? Ya
çocuklar?
Selçuk
Zehra teyzesini de özlemişti, bu sıralı sorularını da. Sarıldı öptü elini.
-Hoş
buldum Zehra Teyze. Tek geldim; biraz işlerim var. Kitabımı bitirmek için
buranın sakinliğine ihtiyacım vardı.
-İyi
yaptın oğul.
Köpeği
işaret ederken, duyacağı cevap için heyecanlandığı her halinden belliydi. Kadın
anladı benzerliğin Selçuk’u çok etkilediğini. Gülümsedi…
-Ne
kadar benziyor değil mi? Bundandır ki görür görmez kanım kaynadı ve eve
getirmek istedim. Aşağı evlerden Hüsamettin Efendi’yi bilirsin; O’nun köpeği
yavruladı. Pek sevdik bizde… Sen seversin mantıyı. Akşama açayım; biri cevizli
biri yoğurtlu iki tepsi. Sefamız olsun, yiyelim beraber.
Selçuk
“Hayır” diyecek oldu; ama Zehra Hanım izin vermedi.
Akşam,
Zehra Hanım’ın eşi Ahmet ve torunu Sezer de masada yerlerini almışlardı.
Mantının tepsilerdeki el değmeden öncesi hali ayrı bir güzeldi. Zehra Hanım tereyağını
tavada kızdırıp tabakların üzerinde gezdirirken çıkan ses ve mis gibi koku
iştahı daha da kabartmıştı. Yemeklerini anılarla süsleyerek, sohbetin zevkiyle yemişlerdi.
Selçuk da biraz aklındakilerden sıyrılıp değişik konuların içine girerek
rahatlamıştı.
Zaman
ilerleyince teşekkür ederek izin istedi. Hemen karşıdaki evine geçip,
gıcırdayan kapıyı üstüne kapattı. Gece kararmıştı iyiden iyiye. Direk olarak
üzerini değişip yatağına uzandı. Karanlıkla baş başayken gözlerini kapattı.
Karanlığın
sinesinden bir kadın çıkageldi aniden. Siluet olarak görüntüsü tam bir dişi idi
ve çırılçıplaktı. Emreder gibi bir ses tonuyla soyunmasını istedi Selçuk’tan. Adam
yalnızdı ve bu kadın nasıl gelmişti bu halde odasına? Kadın dokundu adama ve
tekrar etti arzulu, kararlı bir ses tonuyla. Kadı ısrar ediyor, adam karşı
koyuyordu. Vicdanıyla savaş halindeydi şu an. Bedeni hazırdı her şeye. Vicdanıyla
bedeni çığlık çığlığa, kıran kırana çarpışıyordu. İrade ile arzu yer
değiştiriyordu sürekli adamın yüreğinde. Kuşlar gibi çırpınıyordu ruhu. Ellerini,
kollarını savuruyor; soluğu soluğunu kovalıyordu sanki. Nefessiz kalmıştı.
İradenin
güçlü olduğu bir anda itti kadını üstünden ve “Yeter!” diye haykırdı.
1. BÖLÜM SONU
DEVAM EDECEK...
(
Bir Mektubun Satır Aralarında - 1 başlıklı yazı
MELEK KIRICI tarafından
10.07.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.