Anlık telaşların
hükmettiği
O boş vermişlik kadar
hicap edilesi
Belki.
Belki de ümit var
dokunuşların tecellisi idi
Yüklü gönlüm,
Dolarken gözlerim
Tüm tutarsızlığımla
yalvardığım
Yer gök karışmış
birbirine de
Görmezden gelindiğim
her sahne
Perdenin arkasındaki o
soluk gölge.
Adlandıramadığım bir
öfke aslında
Tüm o bilinmezliğin
esir düştüğü
Kıyılarda yol alırken
sefilce
Ve kanıksamışken
kuralları
Yine mağlup geldiğim ve
Ellerimle resmettiğim
Var olup da yoklukla
cezalandırıldığım.
İlk ve son hikâye
aslında
Tekil kimlikleri ile
yordanası
Bir hiçlikle,
Kül tutmuş bir ateşin
etrafında toplanmış
Nice insan,
Nice yeknesak tutumla
Delerken her bir
cümleyi
Kıymığı saklı en
derinde o yara
Bitap düşmenin kefareti
belki de;
Muğlâk yarınların
tecellisi kadar
Bel bağladığım
Kavuşmama ihtimalinin
baki olduğu
Zamanın izdüşümü.
Tüm detayların dökümü
tek karede
Ve tüm yolsuzluğun
yolduğu
Silik ömürler,
Mizacı asılsız ve
sıradan cümlelerin
Kurnaz yanılgısı kadar
sitem dolu.
Unutulmuş üç beş eşya
kıyısında köşesinde
Terk edilmiş binaların
İstimlâk edildiği
ruhlarında kanayan
Ve daralırken zaman,
Tıkanırken nefesim
Çarpıtılan tüm
kehanetin son imgesi
İken takılı ipin ucunda
ve
Sallandırılan bedenler:
Suçu olmadan yine de
suç unsuru iken
Aşk ve yoldan çıkmış iken
Son durak mı
Asla varılmayan.
Varlığın tahakkümü
kadar asılsız ve nüktedan
Tüm o söylemler
Nazarında bir kadavra
Kerameti olsa gerek
Ölüm galip gelse de,
Nihai karar dökülen
ağzından
Son celsede afallarken
sağır yaşam
Zincirin son halkası
kadar zayıf
Ve muğlâk düşlerim,
Düş gezgini imgelerim
Safsatanın öbeğinde
yığılı tek cümle:
Hadi, sil baştan.
Hengâmenin hezimetinde
yok olan
Soluk harfler kadar
kayıtsız olsam keşke:
Girdabında utanç yüklü
sevda
Üzünce meyilli bir
gönül kadar
Sırnaşık ve yeknesak şu
garip düzlem
Boyutların tecellisi
kadar sitem yüklü
Tüm mahareti saklı
benliğimde:
Düş bildiğim günlerin
tahakkümünde
Çalarken aynı şarkıyı
Biteviye ve soluksuz
yinelediğim tek cümle:
Sil baştan.