Babama Japonya'yı Sevdiren Kadın-37

...

Ayumi’nin arkadaşlığı, yakınlığı Yumi’den çok önce geliyordu. Onun için Yumi’nin gönlünü kaptırmasına fırsat vermemeliydi. Bu ileride içinde çıkılmaz bir hal alacak, belki de bir kördüğüme dönüşecekti. “Temkini elden bırakmamalıyım,” sözünü kendi kendine tekrar edip duruyordu.

 

Yumi odasına geçtiğinde yukata denilen ve gecelik olarak da kullanılan ayışığı rengindeki ipek kimonosunu giydi ve kuşağını hafiften bağladı. Güzelliği gözler önüne serilmişti. Aynanın karşısına geçerek baştan aşağı kendini seyretti. “Beni beğenir mi acaba?” sorusunu aklından geçirdi. “Ben beğenilmeyecek bir kız mıyım?” diyerek de kendine bir paye çıkarmaya çalıştı. Kalbinin derinliklerinde dokunulmamış bir saflık vardı.

 

Yumi neredeyse sabaha kadar uyuyamadı. İçinde inceden inceye bir ateş yanıyor gibiydi. Başı yastığın üstünde, dudaklarından yanaklarına doğru yayılan taze bir tebessümle yatağında bir sağa, bir sola dönüp durdu. O hayalden bu hayale, o düşünceden bu düşünceye geçtikçe zaman geçiyor, bir türlü uykuya varamıyordu. Bu geceyi nasıl geçirdiğine kendisi bile akıl ve sır erdiremedi. Ne uyuduğunu bildi ne de uyumadığını… Telefonunun sesiyle ayaktaydı. Yüzünü yıkadı ve hava geçirmeyen sauna eşofmanını giydi…

 

Dr. Safa ise geceyi dinlenerek geçirdi. Üzerindeki yol yorgunluğunu atmıştı. Gözlerini açtığında telefonu sabah namazı için ezan okumaya devam ediyordu. Kalktı, abdestini aldı ve namazını kıldı. Lacivert renkli eşofmanını giydi.

 

Yumi yanına gelip, “Hazırım,” ifadesinden sonra “Çıkalım öyleye…” dedi ve spor ayakkabılarını giyerek evden çıkmışlardı.

 

Etraf hala karanlıktı. Yan yana yürümeye başladılar. Sabah meltemi sokakları yalayıp geçerken, rüzgâr Safa ile Yumi’yi sanki arkadan itiyordu. Yumi rüzgârın etkisiyle eşofmanı vücuduna yapışıyor, saçlarını uçuşturuyor, biraz daha Safa’ya yakınlaştırıyordu.

 

Yumi’nin “Sürekli yürür müsünüz?” meraklı sorusuna Genç adam “Haftada en az iki defa…” dedi. Ardından devam etti “imkânım olsa her gün bir süre yürümek isterdim. Ama uykusuzluk zorluyor ve haftada iki günle yetinmeye çalışıyorum.  Bu arada birçok yakın mesafede ise çok acil bir işim yok ise yürümeyi tercih ederim.”

 

Yumi Safa’nın hemen yanı başında yürüyor, adımlarını ona göre ayarlamaya çalışıyordu. “Nereye doğru yürümek istersiniz?” diye sordu. Safa “Rehber sizsiniz. Cadde cadde, sokak sokak yürümektense, bir parkta yürümeyi tercih ederim, sizce de güzel olmaz mı?”

 

Yumi “Ya Soccer Stadyumunda ya da Arisu nehri kenarında yürüme yollarında daha rahat edebiliriz. Gerçi onlarda birbirine çok yakındır.”  Dr. Safa “O zaman Arisu nehri kenarındaki yürüme yoluna inelim…” dedi ve birlikte yürüyerek, yürüme yoluna geldiler. Ana caddeler dışında kalan cadde ve sokaklar çok geniş değildi.

 

Kyoto’nun etrafı tamamen ormanla kaplı olmasına rağmen, şehir içerisinde yeşillik yok mesabesinde azdı. Birkaç ufak park var ise de, onlar da ancak parkın çevresinde oturanlara hizmetine kâfi gelemeyecek seviyedeydi.

 

Arisu nehri Kyoto’nun batısındaki dağlardan süzülerek gelip, doğusundaki Osaka’da denize ulaşıyordu. Nehrin her iki yakası da ıslah edilerek, yürüme yollarına dönüştürülmüştü. Yürüme yollarının kenarları çimlendirilmiş, belli aralıklarla da ağaçlandırılmıştı.

 

Yumi Genç Adamı döküp, deşmek ve onu biraz daha yakından tanımak istiyordu. “Annemi neden arıyordunuz?” dedi merak içinde Genç Adamın yüzüne ve gözlerine bakarak…

 

Genç Adam “Annenizi aramamın özel bir nedeni yoktur. Boş zamanım vardı. Tokyo’nun gürültüsünden ve kalabalığından kaçarak biraz kafamı dinlemek istedim. Bizde derler “bahanesiz dost köyüne varılmaz” diye… Ben de fırsat bu fırsat diyerek, on beş günlük tatilimi “Babama Japonya’yı Sevdiren Kadın”ı arayıp bulmaya ve onunla tanışmaya adadım. Biraz zor oldu ise de, onunla tanışma şerefine erdim.”

 

Yumi “Güzel de bir isim koymuşsunuz. ‘Babama Japonya’yı Sevdiren Kadın” çok güzel bir roman konusu olurdu. Yazmayı sever misiniz?”

 

Safa “Okumayı seviyorum da, yazmayı pek beceremem… Ya sizin okumayla ve yazmayla aranız nasıl?” diye sordu.

 

Yumi “Okumayı da, yazmayı da seviyorum…”

 

Safa “Bu güne kadar sürekli yazdığınız bir siteniz veya kitabınız var mı?”

 

Yumi “Henüz daha o aşamaya geçmedim. Araştırmayı, gezmeyi çok seviyorum. Kendimi geliştirdiğimi ve yenilediğimi hissediyorum…”

 

Safa “Elbette, seyahatte sıhhat vardır. Gezmek benim içinde güzeldir. Yeni yerler, yeni insanlar, yeni kültürlerle tanışmayı çok istiyorum ama bazen mesleğimiz gereği de sınırlı kalıyoruz. Evle hastane arası bir hayata mecbur ediliyoruz.”

 

Yumi “Peki, annemi bulmakla mutlu oldunuz mu?” diye sorarak onun bu tanışmadan ne kadar etkilendiğini, bu tanışmaya ne kadar değer verdiğini ölçmeye çalışıyordu.

 

Dr. Safa “Tabii ki, aradığımız bir şeyi bulunca sevinir ve mutlu olurum.”

 

Yumi “’Babanıza Japonya’yı Sevdiren Kadın’ sizin gözünüzde çok mu önemli?”


...

Devamı Var

...

Ant-150515 

( Jap. Sevdiren Kadın-37 başlıklı yazı KOCAMANOĞLU tarafından 24.07.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu