Babama Japonya'yı Sevdiren Kadın-39
...
Safa “Zaman her şeyin
ilacıdır…”
Yumi “Korkarım ki, zaman
daima gecikerek geliyor. Geç gelen ilaç ise ölen hastaya hiçbir fayda sağlamaz.”
Kısa bir sessizlik oldu. Safa daima girişken olmasına rağmen, iş kadın hususu
olunca bir adım geri duruyordu. Temkinli davranmak düşüncesi onun ileriye atılmasını
engelliyordu. Bu ise, onu sanki biraz çekingen ve edilgen kılıyordu.
Safa her insan gibi Yumi’nin
kendi üzerindeki bakışlarını hissedebiliyordu. Kendini bir ara mercek altına
alınmış incelenmekte olan bir gen gibi hissetmeye başladı.
Bir saati aşkın
yürüyorlardı. Şehrin üzerine güneş doğsa da, bulundukları yerde dağların
aydınlanan gölgesi devam ediyordu. Saat ilerledikçe yürüyüşe gelenlerin sayısı
da artmaya başlamıştı. En yaşlısından en gencine kadar yürüyüşe katılanların
sayısı artmıştı.
Bu rahatsızlığını ortadan
kaldırmak için ise “biraz koşmaya ne dersin?” dedi ve hafif koşar adıma geçti.
Yumi de ona yetişebilmek için koşmaya başladı. Birden ayak burkulması yaşayınca
yüksek sesle “ahh…” diyerek olduğu yerde yığıldı kaldı. Dr. Safa geri döndü ve
“Ne oldu?” diye sordu.
Yumi’nin yüzünde ayak
burkulmasının verdiği acı vardı. “Özür dilerim, aniden ayağım burkuldu” dedi.
Dr. Safa “Geçmiş olsun. Çok
acıyor mu?” sorusuna Yumi “Evet” demişti. Dr. Safa Yumi’nin burkulan ayağını
kontrol etti ve acıyan yeri ovmaya çalıştı. İncinmiş dokuya kaçak yapabilecek sıvının
geri çekilmesi için bir süre ovmaya devam etti. Dr. Safa “Bu şartlarda yürüme imkânınız
yoktur. Koluma tutunun birlikte yola kadar çıkıp, sizi taksiyle bir kliniğe gidelim…”
dedi.
Yumi’nin koluna girerek, onun
ayağa kalkmasını sağladı. Yumi “Kliniğe gerek yok. Biraz istirahat edersem
geçer. Daha önce de böyle birkaç kez burkulma yaşamıştım,” dedi.
Dr. Safa “Yere basın ama
ayağınızı fazla zorlamayın” diyerek, kendine yaslanmasına imkân verdi.
Yumi Dr. Safa’nın erkeksi
kokusunu duyuyordu. Her canlının parmak izleri gibi ter kokuları da birbirinden
farklıydı. Bu koku ki, aynı yumurta izlerinde bile farklılık gösteriyordu.
Yumi’nin aklı ayağı yerine, Dr.
Safa’nın vücuduna kaymıştı. Vücudunun kokusu bile, kendi vücudunu uyarmaya
yetmişti. Sanki bedenine ilk defa hissettiği bir elektrik akımı veriliyor gibi
hissetmeye başladı. Kan basıncı yükseliyor, kalp atışı artıyor, nefes alışı ise
daha da hızlanıyordu.
Diğer yanda Yumi’nin
vücudunun Safa’ya sürtünmesi, genç adamın vücudunda bazı kimyasalları harekete
geçiriyordu. Kendine yaslanan Yumi’nin kendini daha fazla etkilemesini önlemek
için direniyorsa da, kimyasındaki değişimlere karşı koyamıyordu.
Yumi, Safa’ya hoşlandığını
göstermek için baygın baygın gözlerine bakmaya çalışıyor, onun da kendisine
bakmasını istiyordu. Genç Adam ise bu bakışların ileri bir aşamaya geçeceği
korkusuyla daima gözlerini kaçırmaya çabalıyordu. Yumi’de her kadın gibi,
erkeklerin her zaman kendisinden büyülendiğini görmek istiyor, beklentisi
gerçekleşmeyince de rol üretmek için daha fazla bir güç sarf ediyordu.
Önce yağmurun habercisi
rüzgâr esmeye başladı. Ardından aniden kapanan havayla birlikte, o anda sanki
gökyüzü delindi. İri yağmur damlaları birden bardaktan boşanırcasına yağmaya
başladı. Şimşekleri ve gök gürültüleri ile tam bir güz yağmuruydu. Yoldan bir
taksinin geçmesini bekliyorlardı ama bir türlü gelen giden yoktu. Islanmaya
başlamışlardı. Nihayet bir taksi göründü ve Safa taksiyi durdurdu. Yumi’nin
arka koltuğa oturmasına yardım etti. Ve kendisi de yanına oturdu.
Safa şoföre adresi söyledi.
O arada Yumi, Safa’nın ellerinden destek almak istercesine ellerini elleri
üstüne koydu ve başını da omuzlarına koydu. Safa donmuş bir heykel
hareketsizliğinde kıpırdamadan ve bir tepki vermeden öyle durdu. Safa Yumi’ye
yardımı, bir doktor yakınlığı ve gerekliliğiyle sınırlı tutmaya çalışıyordu.
Yumi “Yoksa doktor beni
güzel bulmuyor mu? Bu kadar yakınlaşmaya neden bir tepki vermiyor?” diyerek
kendi kendini sorgulamaya aldı. Genç ve yakışıklı bir adamdı. “Bir kadından etkilenmemesi
mümkün müydü?” Öyleyse bu duruşu ve duyarsızlığının sebebi ne olabilirdi?” Bir
sevdiği var mıydı? Yürüyüş esnasında flört ettiğim ve çıktığım kimse yoktur
diyordu ama “kalbi kadınlara karşı bu kadar duyarsız ve ilgisiz nasıl
olabilirdi?” anlayamıyordu.
Yumi yol boyunca konuşulmasa
da, upuzun bir süre genç adamın omuzlarına başını dayamış olarak gitmek istiyordu.
Yolun bir an önce bitmesini de istemiyordu. Bir çiçek nasıl güneşe dönerse,
toprak nasıl yağmura kucak açarsa, Yumi’nin duyguları Safa’dan yana dönüyordu. Diğer
yanda duygularının kendini nereye götüreceğini de bilemiyordu. Ama eve
gelmişlerdi.
...
Devamı Var
...
Ant-150515