Babama Japonya'yı Sevdiren Kadın-43
...
Safa, Hitomi Hanımın ne
kadar çok üzgün olduğunu görüyordu. Sözlerinden daha çok halinin ne kadar
samimi olduğuna şahitlik ediyordu. Safa, üniversitede tanıştığı, beraber
derslere ve ameliyatlara girdiği, ailesi diye tanıştırdığı, gönlünü kaptırmamak
için uzun bir süreden beri kendisiyle mücadele ettiği Ayumi, Hitomi Hanımın diğer
kızı olabilir miydi? Kendisi de merak etmeye başladı. Bu bir tesadüf olabilir
miydi? Yoksa kaderin bir cilvesi miydi? Bundan o kadar emin olamıyordu.
Ama Yumi’nin Ayumi’den
hiçbir farkının olmadığını görmesi, Ayumi’nin Yumi’nin ikizi olabileceği gerçeğini
göz ardı edemezdi. Hitomi Hanım Safa’nın gözlerine ve dudaklarına bakıyor.
Yıllardır kaybedip göremediği kızının varlığından haberdar edecek bir söz için
bakınıp duruyordu. “Bir anne için yavrusunu kaybetmesinin ne olduğunu bilemezsiniz.
Ne biliyorsanız anlatınız lütfen…” dedi
“Hitomi Hanım, Tokyo
üniversitesinde benimle birlikte doktora yapan Ayumi isminde bir kız var. Sizin
kızınız mı değil mi bilmiyorum?
“Onun hakkında ne
biliyorsanız anlatınız lütfen!”
“Büyük bir ihtimal sizin
kızınız olabilir. Yumi’yi görünce onu gördüğümü zannettim. O kadar çok
benziyorlar ki! Sizin sözlerinizi hatırlayınca Yumi’nin yanında geçiştirmeye
çalıştım.”
“Nerede oturuyor?”
“Tokyo’da yaşıyor.”
“Sıhhati nasıl?”
“Gayet iyi…”
“Peki, onun sağ kolunda
hemen dirseğinin alt kısmında bir mercimek tanesi kadar siyah bir ben olacak…
Hiç farkına vardığınız oldu mu?”
Safa durdu düşünmeye
başladı. “Hiç dikkat etmedim,” dedi.
“Peki, yanınızda hiçbir resmi
yok mu?”
Safa “Durun tabletimde
birkaç resmi olacak” dedi ve tabletinde Ayumi’nin resimlerinin bulunduğu
dosyayı açtı. Hitomi Hanım heyecan içinde tabletin ve resim dosyanın açılmasını
sabırsızlıkla bekledi. Safa kayıtlı mevcut resimleri tek tek gösterdi.
Hitomi Hanım “Yemin olsun
ki, bu benim kızım. Bu benim kızım… Nasıl da büyümüş, serpilmiş…” Hitomi Hanım
heyecanından sevinç gözyaşlarını tutamayarak ağlamaya başladı. O heyecanla Safa’nın
boynuna sarıldı. “Yavrum, heyecanımı hoş gör… Kendimi kaybettim. Bana bu sevinci yaşattığın için sana
minnettarım. Sana çok çok teşekkür ediyorum. Buda tuttuğunu altın etsin…”
Safa, Hitomi Hanımın
heyecanının ve ağlamasına dayanamadı. “Ne olur sabırlı olun… Ben Ayumi ile sizi
elbet buluşturmak için elimden geleni yapacağım.”
“Ne zaman?”
“Çok acele etmeyin. Sabırlı
olmanız lazım. Yirmi iki yıl beklemişsiniz. Biraz daha sabrediniz.”
“Gel o ayrılığın acısın sen
bana sor…”
“Bildiğim kadarıyla Ayumi,
annesini ölmüş olarak biliyor. Yıllar sonra hiç tanımadığı bir kadın karşısına
çıkacak ve o kadının annesi olduğunu öğrenecek… Bu durum onu derinden
etkileyebilir. Bir anda sizi anne olarak kabullenmesini beklemeyiniz. Onun için
zamana ihtiyacınız olabilir. Gerekirse ona yakın olacak, onun güvenini ve
sevgisini kazanmanın bir yolunu bulmanız gerekecek. Onu zorlayamazsınız. Sevgi
ile nefret ikiz kardeş gibidir. Onun sevgisi yerine nefretine de muhatap
olabilirsiniz. Her ihtimali düşünmek zorundasınız.”
“Bak ben bunları akıl
edemedim. Doğru söylüyorsunuz.”
Hitomi Hanım Safa’nın
bildiği her şeyi en ince ayrıntısına kadar öğrenmek istiyordu. Safa sanki bir
soru yağmuruna tutulmuştu. Yıllardır kızının yokluğunun hasretiyle kavrulmuş
bir kadınla baş başaydı. Ona yardımcı olmak istiyordu ama bu güne kadar kendisi
için pek gerekli görmediği konuları bilmek, sormak ve ilgilenmek gibi bir çaba
ve gayreti olmamıştı ki! Daha fazla bilgi vermeye, faydalı olmaya bildikleri
yetseydi. Bildiklerini paylaşmakta bir sakınca görmeyecekti.
“Ayumi ile samimi misiniz?”
“Üç yıldır üniversitede ve
hastanede bir aradayız.”
“Sorumun cevabını tam olarak
alamadım.”
“Samimiyiz.”
“Ne kadar samimisiniz? Yani
onu seviyor musunuz?”
“Ayumi’yi herkes sever…”
Safa Ayumi’nin öz annesini
tanımış olmaktan memnundu. Hatta Ayumi’nin öz annesinin babasının mektup
arkadaşı olarak karşısına çıkmış olmasının şaşkınlığını bile üzerinden
atabilmiş değildi. Her şeye rağmen, babasının hatırına ve gelecek günler
hatırına hoş geçinmek istiyordu. Yıllardır bedenen yıpranmış, duygusal olarak
hırpalanmış bu kadını daha fazla hırpalayarak yormak istemiyordu.
“Yavrum! Herkesin sevmesi o
kadar önemli değil. Lütfen bana kaçamak cevap verme. Sevmenin bir ayıplığı da yoktur.
Sen onu seviyor musun?”
“Daha çok o beni seviyor”
Hitomi Hanım ısrarla
Safa’nın düşüncelerini öğrenmek istiyordu. Bu yüzden de, kendi ağzından
Ayumi’yi sevdiğini duymak istiyordu. Sorusunu yineledi.
“Sen onu seviyor musun?”
“Elbette ben de onu
seviyorum.”
“Halası olarak tanıdığı
kadının haberi var mı?”
“Yakın arkadaş olarak
biliyorlar.”
“Onlarla tanıştınız mı?”
“Evet!”
“Nasıl insanlar?”
“Sizin bizim gibi insanlar.
Halası çok katı kuralları olan, her şeye sahiplenmeyi ve kendinin kontrolünde
olmasını seven bir kadın… Eniştesi daha uysal, daha anlayışlı ve hoşgörülü biri…”
Safa ilk defa Ayumi’nin ziyaretine nasıl gittiğini, nerede ve nasıl bir yerde
oturduklarını anlattı. Orada yaşananları bir bir aktardı. Hitomi Hanım da sanki
kendisi de gitmiş ve orada yaşananları hafızasına kaydetmek için can kulağıyla
bu genç adamı dinliyordu.
...
Devamı Var
...
Ant-150515