Düşkünlüğümü
tırnaklarımla geçirdim yalıtılmış duvarlara,
Kadeh kadeh içtim düş
kırıklarını
Sorumsuz addedilen o
düş sakinleri
Namzet olsam da dünden
kalan bir imge nazarında
Yoksunluğum her ne
kadar solgun bir çiçek kadar
Kırılgan olsa da yatak
döşek hüzün maliklerine.
Menzilde saklı ne çok
hafriyat
Gıyabında mı bu denli mi
düşkün kılındı aşk pazarında
Çıkmışken ölü ve bozuk
sevdalar boylu boyunca.
Yüksündüğün mü yüz
görümlüğü mü yoksa
Sevda bellediğim.
Hadi tokuşturun
kadehleri
Ve savurun o şuh kahkahaları.
Hacmi engin bir
mezranın ölü kurbanları:
Terk edilmiş o aşk
hikâyesinin yolsuz kahramanları:
Mühimmatı mı yoksun
kılındığı mı
Sefil üç beş hece
nüksederken o dipsiz hüzün
Sevmek zorsa söyle bana
yok mu artık bakacak yüzün.
Ne hengâme hey gidi
gönlüm hey,
Hadi kovala umudu,
Kapıp koyuverme sakın
bezgin ruhunu.
Aş hatta geç durma koş
Sakın da geçiştirme
İçinde sakladığın o
küçük çocuğu
Ne o, diline pelesenk
mi oldu
Unut dostum inan ki sen
değilsin son yolcu.
İklimlerin kuraklığında
Can bulmak adına
içtiğim
Yudum yudum kana kana.
Kandığım, kandırıldığım
nice yanılgı
İz bırakmış yol yol
Sona gelmiş de
kaybolmuş
Çığırtkan bir
yadsımazlıkla
Sırıtık yobazlığında
O irdenesi tahakkuku
belki de ikilemlerin
Sefaletin kıyısında
Ardında iken senden
kalan son izleğin.