‘’Zor olmadığını pek
tabii ki de söyleyecek değilim. Ama bilmenizde fayda var diye düşünüyorum Meral
Hanım.’’
‘’Hocam, lütfen
dolandırmayın lafı ve neyse bilmem gereken söyleyin.’’
‘’Bebeğinizin sakat
doğma olasılığı çok yüksek üstelik sizin de sağlık sorunları ile boğuştuğunuz
da su götürmez bir gerçek.’’
‘’Bunları zaten
biliyorum hocam. Sadede gelin lütfen. Ne kadar zamanım kaldı?’’
Gerisini getiremedi
adam lakin sorusunun cevabını almadan kendinden geçip bayılmıştı Meral. Üstelik
ilk de değildi ve biliyordu son olmayacağını.
Önceleri sadece hamile
olduğu için sık sık bayıldığını düşünse de yapılan tetkikler sonucu her şey
çıkmıştı ortaya. Süreç fazlasıyla sıkıntılı geçse de tedaviye yanaşmak bir yana
aklına bile getirmiyordu karnındaki bebeği öldürmesi gerektiğini. Oysaki
doktorlar buna bir cinayet gözü ile bakmıyor bilakis bebek büyümeden kürtaja
başvurup kadının tedavisine başlamak taraftarıydılar.
Oldukça keyifliydi
aslında kadın ne de olsa bir can taşıyordu karnında ama diğer yandan da çok
üzgündü ne de olsa babası olmayan bir çocuk getirecekti dünyaya.
İki yıllık evliydi
Meral ve Sarp diğer bir deyişle Leyla ile Mecnun. Ki sayısız isimlerle
süslüyorlardı aşklarını: Bal arısı Meral’im ya da Hindistan cevizli şekerparem.
Dillere destandı sevdaları.
İş dönüşü vapurdan
indiği sırada bir yankesicinin gazabına uğramış ve soluğu karakolda almıştı
genç kadın. Ne yankesiciyi net görmüş ne de mücadele vermişti çantasını
kaptırmamak adına. Fazlasıyla naif ve çıtkırıldımdı bir o kadar nazik.
Sarp komiser ile ilk
tanıştıklarında gözlerini alamadı kadın adamdan. Keza Sarp komiser de
fazlasıyla etkilenmişti kadından ama ikisi de birbirlerine belli etmeden sadece
mıhlanıp kaldılar hem de aynı anda.
Görsel hafızası ezelden
beri zayıftı kadının bu yüzden robot resimden hiçbir şey çıkmadı. Olan olmuştu.
Sarp Komiser teselli
etti kadını:’’Ucuz atlatmışsınız. Gerçi söylemem etik olarak uygun değil ama
laf aramızda şükredin siz yine de fiziksel bir hasara uğramadığınıza’’
‘’İyi de komiserim eve
gidecek beş kuruş para yok cebimde üstelik telefonum da çantadaydı. Bu durumda
kimseye haber de veremeyeceğim.’’
‘’Bizler ne güne
duruyoruz hanımefendi. Buyrun buradan istediğiniz aramayı yapın hatta
dilerseniz dışarı çıkarım ve siz de rahat rahat konuşursunuz.’’
Genç kadının çok hoşuna
gitmişti bu jest.
‘’Rica ederim
komiserim. Ben sadece anneme gecikeceğimi haber vereceğim yoksa konuşacağım
özel bir şey yok ve çok da teşekkür ederim gösterdiğiniz nezaket için.’’
‘’Konuşmanız bitsin bir
ekip arabasıyla sizi evinize yolcu da ederiz.’’
‘’Hayır, hayır hiç
gerek yok. Siz sadece bana azıcık borç verin de bir taksiye atlayıp giderim
ben.’’
Sarp ilk kez böylesi
bir duruma tanıklık ediyordu. Kapkaça uğrayan ve borç isteyen mağdur bir
vatandaş.
‘’Borç demesek.’’
‘’Hiç olur mu
komiserim. Yarın iş dönüşü uğrar bırakırım.’’
Nasıl da utanıyordu
Meral için için.’’Ben neler diyorum’’demesine kalmadı ki içinden bir zarfa
parayı koyup uzattı adam genç kadına.
‘’Buyurun efendim.’’
İlk görüşmelerinde
yaşadıkları bu sıcaklık terk etmeyecekti gençleri.
Ertesi gün, iş dönüşü
karakola uğradı yine genç kadın. Bu sefer daha da heyecanlıydı bir önceki güne
nazaran. Elini cebine atıp yokladı.
‘’Nereye koydum ki’’
demesiyle buldu paketi.
‘’Allah vere de ayıp
etmiş olmasam. Ya da vermesem mi aldığım hediyeyi? Ne o öyle görmemişler gibi’’
‘’Hanımefendi nasıl
yardımcı olabilirim?’’
‘’Sarp komiserin bir
emaneti var bende.’’
‘’Makamında efendim. Ve
müsait. Dilediğiniz an görebilirsiniz amirimi.’’
Tam teşekkür edecekti
ayağı takıldı önündeki basamağa.
‘’İyi misiniz?’’
‘’İyiyim evet iyiyim.
Çok teşekkür ederim.’’
Kapıyı vurmasıyla
adamın tok sesini duydu:’’Buyurun lütfen.’’
İşte yine karşısındaydı
o bir çift mavi göz.
Adamın da oldukça
heyecanlı olduğu kaçmamıştı gözünden.
İkinci görüşmeleri ve
bir sonraki daha sonraki derken sonunda evlenmeye karar verdiler.
Bu kesinlikle bir rüya
olmalıydı. Kadın neredeyse her gün parasını çarpan yankesiciye dua ediyordu
yine de geri durmuyordu ama duanın sonunda:’’Allah seni bildiği gibi yapsın.’’
Günler derken ve derken
aylar hep mutluluk yüklüydü. Genç ve yakışıklı mesleğinin zirvesinde bir adam
ve güzeller güzeli Meral.
İstanbul’un en işlek
semtlerinden birinde yaşıyorlardı hem kadının işine yakın hem de her yere
ulaşımın kolay ve rahat olduğu. Yine de gün sayıyordu Sarp tayinin nereye
yapılacağını bilmeden.
‘’Allah vere de çok
uzak bir ile çıkmasa tayinim Meral. Sen de işinden olmasan.’’
Mesleğinin zorlukları
değildi gözünü korkutan bilakis karısının işinden olma olasılığı idi.
‘’Ben de evde oturur
çocuklarımızı büyütürüm sevgilim.’’
‘’Amma abarttın sen de.
Dur bakalım henüz ilk çocuğu kucağımıza alalım da.’’
İşte ilk kez itiraf
etmişlerdi birbirlerine bir çocuk sahibi olmak ile ilgili düşüncelerini.
Umutluydular gelecekten
ve görünen o ki kader mutlulukla iş birliği yapmıştı.
Tayin olduğu ili
öğrenmek için sabırsızdı genç adam karakola gittiğinde ve ne büyük şans ki yine
İstanbul içerisinden başka bir semte çıkmıştı tayini.
Buna en çok da Meral
sevinmişti. Hem düzenleri bozulmayacak hem de bebek sahibi olmak için
fırsatları olacaktı.
Zaman ilerlese de Meral
hamile kalmayı başaramamıştı. Çok da önemli bir sorunu olduğu düşüncesi
taşımadığı için doktora gitmeyi de hep erteliyordu.
‘’Eh, be aşkım. Ne var
korkacak. Altı üstü muayene olacaksın. Belki birkaç da kan tahlili.’’
‘’Bekleyelim sevgilim
kendi haline bırakalım. Elbet hamile kalırım.’’
‘’Bak, sana üç ay süre.
Yoksa tıpış tıpış gidersin doktora.’’
Meral sevinmişti.’’Bak
gör sen üç ay sonra o müjdeli haberi vereceğim mi vermeyeceğim mi?’’
O kadar latif ve
inanılmazdı ki karısı her geçen gün daha da âşık oluyordu genç adam.
Henüz üç aylık süre
sona ermeden Meral hissetmişti olacakları gerçi kocası çok kızmıştı ona
rüyasını anlattığında ama…
‘’Meral, bir tanem.
Altı üstü bir rüya. Neden bu denli kederleniyorsun ki? Hem olacak iş mi de bana
istifa et diyorsun. Akla zarar sevgilim. Hem ben başka iş bilmem ki.’’
‘’O zaman rapor al sen
de ya da ne bileyim iznini kullan. Bir süreliğine gidelim buralardan.’’
‘’Sen şaşırdın mı?
İstanbul’dan daha emniyetli neresi olabilir ki? Hem inanılmaz donanımlıyız biz.
Öyle kuru gürültüye pabuç bırakır mıyız. Her açıdan teknolojinin nimetlerinden
nasıl da faydalanıyoruz hem. İnanılmaz güvenlik önlemleri var merkez binada. Ne
olmuş yani rüyanda beni şehit olmuş gördünse? Kafanı bulandırma sen.’’
‘’Ne olur sevgilim
dinle beni. Bak gidelim buralardan. Ufak bir kasabaya yerleşelim. Bağımız
bahçemiz de olur. Hem, hem çocuklarımız doğa ile iç içe büyür.’’
İlk kez kızmıştı Sarp.
‘’Derhal kapatıyorsun
bu konuyu. Çocuk oyuncağı mı bu iş. Hem ben yatıyorum. Yarın erkenden
operasyona çıkacağız. Allah rahatlık versin.’’
Kadın fazlasıyla
huzursuz ve tedirgindi o akşam. Hele ki operasyona çıkacağını öğrendikten sonra
iyice uyku tutmadı gözlerini.
Sabaha karşı dalmıştı
uykuya ve yine aynı rüyayı görmüştü. Bayrağa sarılı cenazesinde adamın hüngür
hüngür ağlıyordu kadın ve kucağındaki bebeği.
Aradan yirmi dört saat
dahi geçmeden haberini alacaktı kocasının karnındaki minik bebeğiyle dünyada yapayalnız
kalıp.
‘’Daha iyi misiniz?’’
‘’Sayılır doktor bey.’’
‘’Gördüğünüz gibi
hastalığınızın sizde yarattığı komplikasyonlar üstelik çok da başında olduğunuz
halde.’’
‘’Durumu size en baştan
anlattım doktor bey. Bu bebek bana ondan yadigâr. Nasıl son veririm hayatına?’’
‘’Sizi hamilliğiniz
boyunca müşahede altında tutacağız ki çok riskli olduğunu en baştan
söylemeliyim ki söylemiştim de her ne kadar siz duymazdan gelseniz de.’’
‘’Ya sonra?’’
‘’Hele bebek doğsun
tedaviye başlayacağız yalnız çok geç kalmış da olabiliriz Meral Hanım.’’
‘’Şehidimin ardından ne
olursa olsun razıyım geç kalmış olma ihtimalini hiç de önemsemiyorum üstelik.’’
‘’Bebeği olacağını
bilmiyordu değil mi?’’
‘’Ben bile bilmiyordum.
Keşke öğrenmiş olsaydık belki o zaman bu gün hayatta olabilirdi.’’
‘’Sevgili Meral
olacakların önüne geçemeyiz.’’
‘’Doktor bey, bana ne
olursa olsun sadece bebeğimi yaşatın bakın, yalvarıyorum size.’’
‘’Elimizden geleni
yapacağız Meral Hanım tabii ki de Tanrı’nın izniyle.’’
‘’Ölmekten korkmuyorum
bilakis seviniyorum ölme ihtimalini düşündüğümde. Ben kocama doyamadım doktor
bey hele ki yavrumuz.’’
‘’Kocanız sizinle gurur
duyuyordur, buna eminim.’’
‘’Asıl ben onunla gurur
duyuyorum bir şehit eşi olarak. Hem o sonsuza kadar yaşayacak da yeter ki
bebeğimiz de yaşasın.’’