Kırıkların kırma
yalnızlıklarında kırk ikindi yağmurları öncesi
Tezat yüklü iklimlerin
ikilem yığılı izdüşümlerinde
Saklı olsa da o hengâme
yüklü yetisizliklerim
Kırık bir zincirin
kopuk halkasında gizli
Teferruat yüklü ömür
bilgesi zaman sarnıcı
Sarkacı kopuk sağdıç bir düşün tekil imgesinde
Saklı iken gecenin
gizemi gıyabında yeşeren ümitlerin
Sıdkı sıyrılmış kelam
yüklü kalbi esareti
Adım saklı olsa da
kopuk dizelerin
Yarım cümlelerinde
sarkıttığım saptığım saptırıldığım
Kıblesi mihenk taşı
iken içimdeki özlemin.
Kıdemli bir yalnızlık
benimki yüklü hayli
Kayıp en az benim kadar
sadık kılsam da benliği
Tek söz düşmez haddime
patavatsız dünyanın
Yanık tecellisinde saklısın yine
En az gizil
tanıklığında evrenin
Paye vermediğim aşkın
yanık kokusu
Kül bildiğim gönül iken
yâd ettiğim ıslak gözlerim
Mevla’ya dayamışım bir
kez varlığımı
Yok bildiğin gözden
ırak bir gönül yarası
Gönül demlense de vakitli vakitsiz.
Heceler ağlamaklı
sefilim berhudar ol sevgili
Kolaysa at elini omzuma
bilirim ki uzağımdasın
En az sefil, yorgun
düşlerim kadar
Yobaz kılındığım
ödemekse kefareti hazırım sevgili
Kolaysa dön geri.
Bilirim sanır mısın ki
görmezden gelirim
Safi katıksız o
yalıtılmış heyhat aşk
Sen nelere kadirsin
ölüm öncesi.
Dımdızlak kaldım o günü
milat bilip de
Yaklaşırken
kimsesizliğe sorun değil
Demek düşse de payıma
alamam kendimi elemden
Nasıl nasıl derinde o özlem nasıl pejmürde
Densiz kılındığım o
yalnızlık
Gölgelerin dibinde
savurduğum yaşları
Görmezden gelse de
kader nimete hep şükrettim
Gök dolu iken yitip
gidenlerle.