Kaderin sırdaşlığında yüklü niyazımla ve soluklandığım o rehavet asılı kalmış iken gündönümü bildiğim kırık mizacımın, her yanıldığım izlekte kefaretini ödemekteyim bilip bilmediğim onca detay bir kez takılmışken yüreğimin sarkacına.

 

Doğurganlığı kısır bir edimle sona ermiş bir eşref-i mahlûkat kadar silik ve soluk bir gün kim bilir neyin derdi ile iştigal ettiğimi sorgularken boyutsal o ritüellerle attığım her bir çentik sadece adının yazılı olduğu o müsveddede. Hep ama hep kaldığı tek boyut temize geçirme düşüncesi ile iştigal etmemişken. Boyutu yokluk, mizacı yalan ve türevi yanılgı ve uğradığım o yenilgi çok ama çok uzun soluklu bir pişmanlığın satır arasına yığdığım telaşı ve sancısı bir taş gibi oturmuşken bağrıma.

 

Zapt edemediğim bir istem ama asla bir zorunluluk değil. Bilakis bir alışkanlık yaşadığım onca ikilem içerisinde sıdkı sıyrılmış bir bağnazlıkla yetilerim hezeyana uğramışken.

 

Hangi külliyat yeter ki ifa edemezken tüm mahcubiyetimi defalarca sorgulanıp örselenmeme sebebiyet veren.

 

Yıkımı bir mağlubiyet addetmişken görünen o ki yeniden doğuşu müjdelemekte tüm o söylem aslında tek cümleden ibaret olsa da hatta tek bir kelime belki de sadece bir ünlem işareti kelimelerin yorgunluğunu her sineye çekişimde.

 

Bağlanacağım kadar bağlıyım yeti bildiğim tüm o kifayetsizliklerime. Nasıl bir izlekse artık dünden miras…

 

Hani o verdiğim kayıplar nasıl ki sırnaşık ve dolanmışken günüme yarınlarıma kavuşma ihtimalini bile teğet geçiyorum bırakın bir saat sonrasına nail olacağım bile bir soru işareti iken.

 

Elimde kocaman bir büyüteç merakla inceliyorum incelendiğimden bihaber.

 

Sıkıntı verdiği çok bariz yine de susmayı tercih etmek zaman zaman olsa da elimdeki tek seçenek.

 

Hayra yormak en güzeli ve sonlanmadan yeniden başlamak ama başka bir senaryo uyarlayıp yine başrolü kapmak. Hep ama hep aynı rol biçilen. Elden ne gelir ki haricinde kabullenmenin. Sonuçta bana biçilen ne ise başım gözüm üstüne yine de şaşırmadığımı söyleyemeyeceğim.

 

Her ne hikmetse yüzsüz kimliklerin o pejmürde israfı mı yoksa duyguları sağaltan ve aç bir nefsi doyuran biteviye ve asli işleviymişçesine varlığının.

 

Varlığının yok saydığı haysiyet, yokluğunun edası kadar riyakâr ve sunumu sadece hakkaniyet ile işlevsellik kazanan.

 

Varlığım kazan duygularım kepçe adımlıyorum boyutsuzluğumu var olmanın getirdiği o kıvançla ve kendime duyduğum inanç ve sevgiyle.

 

Günler karmaşık, kaotik ve sırnaşık edilgen bir varlığın izdüşümü tüm olup biten. Somut olmasa da elimdeki deliller sadece ben vakıf olsam da en acıtan da zaten bu, demek nasıl nasıl yorucu.


Sevmek… Ne sakil bir duygu muzdarip olduğum. Sebepsizce sevmek belki de en yoran. Ne var ki bunda, derdim önceleri. Ya şimdi? Korkmak mı sevmek mi tereddüt etmeden. Evet, sevmek her şeye rağmen katık yaparken kaygıyı.

 

Sevginin uyuşturduğu o ruh devinimi. Nasıl nasıl muzdaripim oysa. Ah, bir de rol yeteneğim olacaktı ki… Kan kusup kızılcık şurubu içtim diyecektim.

 

Ne var ki bunda değil mi? Varsın hüzün çağırsın adımı varsın ortak olayım kedere hele ki koşullanmışken bir kez.

 

Kim iddia edebilir ki hayatın dolu ya da boş olduğunu tam manasıyla…

 

Her bir boşlukta gördüğüm üç beş gölge beni doğruyu işaretlemekten alıkoyan. Üç yanlışın bir doğruyu götürdüğü günler çok geride kaldı. Ne yazık ki tüm doğrularım silindi yaptığım tek hatayla: İnanıp güvenmek. Kime mi? Herkese ne yazık ki ama yine de çark etmeyeceğim. Hele ki sevmekten alıkoyamazken kendimi. Varsın hatalarımda boğulayım. Hele ki sevgiden mütevellit ise içinde yüzdüğüm ölsem de gam yemem.

 

Asaletin bir ölçümü olsaydı zıtlıkla yüklü mizacın olurdu ona karşıt ilk ve son imge. Bir duygu sağanağı aslında kapıldığım miladını henüz tespit edemesem de suskunluğuma son verdiğim ilk günden beri her nasılsa tükettiğim ve israf olduğunu bile bile sevmeye ve aşka doyamazken. Edilgen bir zihniyet belki de tüm olup biten ve ne isem gözünde aslı astarı olmayan bir iddia kadar kabullenmekten geri kaçtığım.

 

Varlıksızlığın hiçliğe karışmış o boyunduruğu mu yoksa bu denli rahatsızlık veren yoksa yokluğum mu varlığını idame ettirmendeki en büyük etmen?

 

Mutlandıran imgeler satır başında yaftalanmanın verdiği o tahakküm kadar asılsız bir zihniyetle defalarca tekerrür etmekte belki de en üzücü olan yine ve yeniden yanlış bir tablo canlanması zihinlerde.

 

Asılsız yine de o üst urubunu yitirmiş ve pervasız alış verişler.

 

Bu yüzden en güzeli yalnızlığın eşlik ettiği sahipsiz saatler ve kayıp yetilerimin tahakkümperver o yalıtılmışlığı. Hele ki havadan nem kapmanın en büyük özelliğim olduğunu düşünürsem… Bir köşede ve sessizce bir başıma.

 

Sıra dışı bir kimlik olmanın verdiği o yanılgı belki de eklentili ve bıktırıcı anlatıların bir bir derlenip kerelerce önüme sunulduğu. Aç da değilim üstelik ama tek şartım var ve tek isteğim Yaratıcı’dan. Bile bile sonucunu hala tekrarlıyorum dileğimi hem de soluksuz kalana kadar ve gözümü kapayacağım güne kadar nöbetteyim o bilinmezliği ile kapım çalınana dek. Vara yoğa ağlamaktansa varsın son bir dileğin teyakkuzunda nöbete durayım ömür boyu.

 

 

( Son Bir Dileğim Var... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 21.10.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.