Hiçliğe meydan okuyan
yaşlarım var
Ve yaslarım:
Günü birlik efkârları
yol bilip
Yarına uzanan
tahammülsüz arzularım
Telaşlarımı öteleyen
sırnaşık öfkelerim
Ve makamsız acılarım.
Taammüden ölen kırık
bir aşk var
En derinde hem de
Yine su üstüne çıkmış
mecalsizliğim,
Devrik cümlelere
sığındığım
Gizli bir özneyim,
senin anlayacağın.
Sızan, kıran kırana
öfkesini yüzüme vuran
Bir ahvalim var:
Uzaklardan gelen
kuvvetli bir esinti
Adeta bilip bileceğim.
Sevda ile bilediğim
bazen asla bilemediğim
Çocuk bir yanım var:
Elinde oyuncağı, cebinde
özlemleri
Ve çok uzağında
mutluluk denen gizemin.
Öyle ya, mutluluk bir
kelam
Asla dile
getiremediğim,
Kırık bir hazne adeta:
İçine ne varsa yığdığım
Ve sadece bana dair,
Bir nebze de olsa kalanı
sığdıramadığım
Ve aşkın pervasızlığında
Gömdüğüm ellerimle,
Gömülmeyi beklediğim
bir mezar kadar soğuk
Yine de hicap
etmediğim.
Dokunuşunda saklı
kelimeler,
Kelimelerin yerine
koyduğum imgeler.
Bir teferruattan ibaretim aslında:
Kaş, göz ve kırık bir
yürekten mütevellit
Kimselerin görmediği bir rüyayım:
Can çıkar huy çıkmaz,
Aşka da evrene de
zimmetliyim.
Solsa da gün
Yorgun olsa da gönül
Altı üstü bir çiçeğim:
Biraz buruk biraz ölgün:
İsmim bir teferruat,
senin anlayacağın
Dikenler değil mi
yüreğe batan:
Yine de vazgeçeceğimi
sanma,
Aşk ile boyadığım her
günün nazarında,
Dört yanımda açan
güller kadar kırılgan
Ve niyetliyim bil ki:
Evet, bil ki, anlamsız
bir şarkının gölgesinde
Adını anmayacağım bir
ömrün tekelinde
İsmiyle müsemma bir gizem benimki.
Her şeye inat,
Yüzünde güller açan bir
notayım
Ve alfabenin en kırık
harfi,
Bariz bir yanılgı olsa
da içimdeki
Sanır mısın ki geldim
sona.