Kayıp dizelerimin
sahibi o meftun yakarış,
Gönlün hutbelerinden
kopup gelen
Ve zincirlendiğim
tümleyen yarımın
Mecalsizliğinde
kutsandığım aciz bir gölge,
Kekremsi tadı yeknesak
bağrımda.
Uzayıp gider sicilim:
Sicilim de sicil hani,
Tescilli dünlerin mihrakı
Yine sahipsiz üç beş
mısra:
Ketum ellerde körelmiş
şu bağnaz tüketilmişliğim
Gönlün kayıtsızlığı mı
sanırsın,
Merkezi evrenin.
Garipsediğim
koşullanmışlıkların isyanından mütevellit
Bundan sonra dilime
vurduğum artık son bir kilit:
Boğulduğum rabıtanın
ulaşılmazlığı,
Gelip geleceğim son
radde.
Kükreyen, devinen ve
soyut birincil kaide:
İster kal ister git,
dercesine
Duymazdan gelindiğim o
haşmetli boğum,
Kâh ellerin çömezi kâh
aşkların sarkacı:
Gönülsüzüm ilk günden
bu yana.
Çok yazık oldu kayan kırpık
yıldızlara:
Bir gülün imgesi, bir
yüreğin ayracı
İsmimle müsemma tek bir
hece:
Gülmek ne haddime…
Gün kısa, ömür uzun da
mı, bu boş vermişlik,
Hanidir gizli
rücularına asılı beyanatların
Tefekkürüne yığdığın
emsalsiz dünler midir
Maharet bildiğin?
Ömür hüküm, yaş kayıp
ve yas ıssızlığın mabedi:
Gömülü aşklar,
kepenkleri inik yürekler:
Mahrem bildiğim, merhem
eylediğim imgeler,
Hanidir kayıp ola ki rast gelirim dantel gibi
Ömrün yongasında,
Suret-i kati
işkillendiğim hiçbir tereddüdün
Hiçlik katsayısı kadar
varı darmaduman eden
Fazlasıyla örselendiğim
ahvalin yankısı
Çok uzaklardan çalınan
kulağıma.
Belli ki çöken rehaveti
bertaraf etme telaşı,
Süklüm püklüm olsa da
vicdanlar,
Tüm tarafsızlığımın
gölgesine yığılı ahkâmlar kadar
Dokunaklı şu çetele,
Ölü düşlerin gömülü
seyrindeki o tüketilmişliğim
Kadar cebbar ve
fazlasıyla inatçı edimsiz kelamlar:
Alabildiğine karışık
aklım gitti gideli meftun yordamlar,
Dünlere nazire eden
aklımın peşi sıra
Yitip gittim işte,
ecelim de olsun elinden kalemin,
Hem ölmedim mi günbegün
Seyrindeyken şu başıbozuk
âlemin.