Tümden gelen devrik var
oluşu değil mi
Hidayetin izdüşümündeki
tekil şifre:
Anlık ve münferit
bildirgesinde
Nazenin bir dokunuş,
tescilli iş birliği
Yürek ve aşk sesinin
tezahürü.
Günleri ördükçe ve
sığdırdıkça yasak düşleri,
Kıyamet öncesi bir
kıyam peyda olan.
Dünden mütevellit
kimine göre
Ve ne çok makamsız
yakarış
Yüreğin hutbesinde
gizli:
Soyut imgeler
kıpraştıkça derinlerde
Ne çok kımıltı huşu
içerisinde nöbete durduğumuz.
Tedarik edilen bir
varlık şu insanın gölgesi
Ve gıyabında nasıl da
tekelinde varsıl hikmetlerin
Hani şu gök kubbe gelse
de dile
Ve bağırsa usulca
Ve yok olsak ilk
perdede;
Münafık gölgeleri yok
ederken haşmeti inancın,
Tokalaştığımız
kaderimiz kadar yalın bir tezahür
Her birimizin hikâyesi.
Dile gelse batıl
öngörüler,
Bir solukta tüketilen
ömrün nezdinde
Bağdaş kursak yeni
günlere,
Kavuşmayacağımızı bile
bile.
Sanrılar uçuşurken
Ve mihenk taşı gömüt
bildiklerimizin
Mütemadiyen soyutlarken
evren
Bir anda varlığımıza
kani olup
Tek bir görüntüde esir
düştüğümüz hayata.
Kılcalı aşkın ve
rahmeti sevginin,
Düşe kalka büyürken
tökezlediğimiz ne çok tümsek:
Ansızın gölgelense de
şu rahvan zaman
Dile gelesi tek kıble
değil mi
Yüreğin rotası:
Devrik sancıları
yüklenip
Ve soy kırımı sayısız
imge:
Zihniyetin haiz olduğu
salkım saçak
Neye ettiysek rağbet,
Yürekte saklı oysa tek
nimet.
Aşka nazire eden biz
faniler
Ve gölgeleri kayıp ne
çok şehir,
İstimlâk olmuş ruhların
penceresinde yanan tek ışık
Ne de olsa gönül
neferleriyiz her birimiz:
Dünden yarına değen o
değnekte saklı tüm hazine:
Var oluşun kaygısı ya
da döngüsü
Ve yüz sürdüğümüz her
bir izlek:
Soluduğumuz bazen
kuruttuğumuz,
Kurmaca hayatlar zaman
zaman
Yaşansa da ihanet.
Aşkın tecellisi iken
bağnaz ve külyutmaz yetileri
İle sıra dışı o dış
mihraklar
Kadar pejmürde bir
iklimin çapağı iken,
Yürekte saklı emsalsiz
niyaz.
Hüzne delalet gönül
kırıklarının biteviye
O düşmüşlüğü yürek
penceresinde.
An’a sığmayan ne çok
gömüt,
Haznesi geniş mimlenmiş
gölgelerin:
Tezahürü kâh rahmet kâh
töhmet,
Dibinde çöreklenmiş o
çalıntı öfkesi.