Mazhar olduğum bir
düş’ün yakasında
Ve hicap yüklü bir
bekleyişin,
Gönle hitap eden buğusu
göğün
Karışmaksa gölgelere,
başımın üstüne en değerlim.
Sondan bir evvel,
saçlarımda kırağı
Dilimde sanma ki tek
bir isyan,
Yitik ve bitik bir
kelam mademki ruhumu sarar
Debdebeli bir yok oluş
ki yüreği payidar kılan
Ve o düş’ün nöbeti,
Anlamsızlığın hezimeti
iken sızan,
Kala kaldım bu yakada
Ve tokuşturduğum
yılların hatırına.
Sakil bir mabet yüreğin
müşkülü,
Sancılı bir kıyam ömrün
rahmeti
Ve kırık bir nizam iken
gönlün tekeri,
Varsın asılı kalayım
gökyüzünden uzanan o ipte
Yeter ki Tanrı çeksin
beni göğün en derinine.
Hani olur da tutuşurum
Bilinmez asla belki
yeniden doğarım.
Sükûnete hasret iken en
demli niyaz
Ve ölgün bir kıyım iken
rağbet edilen,
Ne farkım var kuru bir
daldan.
Sanma ki yanacaksın sen
de alacanın kıvılcımı iken
Yaşı da tutuşturan,
Yeter, demek en büyük
ikrar nezdinde
Gıybet sadece rücu
olan.
Hakkaniyet saklı
bağrında hidayetin,
Masumiyet ise tekelinde
kanatsız meleklerin,
Olmazın oluru bir düş benimki,
Düşünmek kadar kanatan
tek bir ikrar
Bil ki taşan haznemden;
Gönülsüz bir gülümse
iken saklı dudağımda
Öptüğüm seher yeli,
gönlün ayazında.
Ne bir kıpırtı ne de
hazan
Yetmedi, hüzün yüreğin
kıyısına vuran.
Bir mizacın öfkesi,
Yitik bir gönül güncesi
Sadece ereceğim sonda
saklı adım
Takılı iken şu sancakta
göğün karası,
Bil ki tefekkürdeyim
ölüm öncesi.