Kıymetini bilmediğim
bir düşün pervazındayım bugün…
Sağalttığım acıların
payidar kıldığı bir hüzünden
İbaretim.
Gölgeli bir sağanakta
buğulanan gözlük camlarımın
Ardından seyrettiğim
Düş baz çalkantıları o
günleri yad ettiğim
Ve asla da inkâr
etmediğim
Pejmürde bir sevinçten
ibaretim.
Gönlümde yastık
yaptığım,
Kulağımda yankılanan
aşk pazarı imgelerden
Asılı kalan
Hele ki yüreğe pelesenk
bir aşkı
Son yudumuna kadar içen
bir yürek sesi benimki:
Aslı astarı olmayan ne
çok söylence,
Ne çok yanık düş
Ve ne çok ne çok…
En az benim belki de:
En az ve en yalnız;
Hele ki bakir bir
gölgeye rast gelip
Kucağında ağlarken
sırdaş bir imgenin:
Kâh çaldığım kâh
çaldırdığım,
Kâh sevdalıyım kâh
esaretinde
Belli ki koca bir hiçim
çoğunun nezdinde.
Bir nota kadar efkârlıyım
bu gece
Ve en asil hüzün ki
yüreğin kırık tekerine takılı bir tahakküm
Kadar da aykırıyım ve
ansız bir külfetim,
Boyun eğdiğim yerli
yersiz
Ve dirayeti yitik bir
günceyim
Esen o deli tufanda:
Her sayfası yırtık ve
nasıl nasıl da istikrarsız…
Hadi çal beni, hadi çal
şu kalbimi,
Demeye ne hacet ey
hayat hele ki;
Senden arda kalan bir
günüm mademki indinde
Şu kâfir gündönümüne
sığdıramadığım
Onca serzeniş iken akla
zarar.
Yine de evet, yine de
aldırma sen bana
Hele ki kılı kırk
yardığım bir sevincin o muğlâk
Yaratısına sığınmışım
bir kere.
Sondan bir evvelim
aklım sıra
Ve fazlasıyla bedbin
Yine de ne olur beni
hoş görün, demek ne bir meziyet
Ne de kırık dirayetimin
son hutbesi
Ve asla da sormayın;
Neden diye,
Hele ki inkâr ettiğim
bir yalanken aşktan arda kalan
O sefil hece kadar
isyan yüklü iken
Şu sefil yürek
sığındığı mabedinde.