Muteber imler, itibar
yüklü gölgelerden
Çekmedi çektiğine değse
de,
Yol olsa indinde
nazenin ve demli bir sükûta
Denk düşmüşken yolu.
İndinde mabedi yüreğin
Ve sefil rotası,
Görünmezliğin kudretine
nail olmaksa,
Sızan bir yaraya merhem
olan.
Hünkârı iken sevi
dilinin o muteber zincirde kaybolmuşluğum…
Kırık notaların hüznünü
serpiştiriyorum,
Yâd ettiğim hükmünü
yitirmiş maziye.
Bir elimde ölgün
papatya demedi,
Somurtkan mizacımın
tınısında depreşen
Gönülsüz, seyyah üç beş
tümce
Ve sessizce depreşiyor
ölgün ebemkuşağı.
Sırtımda görünmez
heybem, aslını yitirdiğim
Ölümlü bir faniden
hüküm giydiğim
Yine de derinde şu
mabedi yok saydığın
En kırsalı gülmez
gözlerimde,
Salgın hislerime kurban
ettiğim benliğim:
Laf-ı güzaf varsay sen,
Hatta nüktedan bir
serzeniş
Yetmedi mihrabı yitik
bir günce peyda olan,
Görünmezin indinde,
dilimde ne çok sure
Ve haykırsam da için
için,
Dermanı kayıp bil ki bu
derdin.
Sevi dili ne noksan ne
yordam yüklü bir maharet,
Sakıncaları sayesinde
ölümün peşkeş çektiği
Onca acıyı sırtlayan ve
dillerde ne çok ahkâm,
Bilip bilmeden sarf
edip de yok saydıkları
Anlık bir hüsran alt
tarafı.
Aykırı zamanlardan
zılgıt yedim, dünden akan
Yine de tehir ettiğim
bir tümcede serildim
Boydan boya ve nüktedan
bir serzenişe rast geldim
Günün birinde.
Telaşesi saklı içimde,
Gülümsediğim hangi ahir
zamansa, yine
Süzdüğüm boydan boya
serdiğim
Bir gönlün güncesine
sunduğum o maruzatım;
Adsız bir zamanın kim
bilir kalan hangi yarısı?
Sözcüksüz bir tümceye
rast gelmek benimkisi,
Yüzümde seher yelinin
ıslak muzipliği
Ve tekerrür eden bir
bilmece,
Çözemediğim kıtalarda
boy veren nasıl bir huzme ise,
Kırık bir delalet arda
kalan;
Satırbaşı imlerde
savurduğum atıl duyguları beşerin.
Tümden gelen bir
hezeyana denk düştüğüm
En sefil darbe benimki,
Gönülsüz kelamlarından
sızan eloğlunun,
Zaruri bir serzeniş
mademki
Yine de kanıksamaktansa
susmalarda boğulduğum,
Teferruatı dipsiz bir
kaygıdan müteşekkil
Hayli hoyrat ve yorgun
bir ömre denk düşen.
Kurşun sıktım hiçliğin
teyakkuzunda
Debdebeli bir yok oluşu
mademki
O kurşun gözlerinde
devinen bir sarkacın
Hidayeti iken dokunuşu
evrenin.
Yokluğun menzilini
döşedim ellerimle,
Yürek sesim hele ki
indinde
Yol yordam bilmez bir
faninin o kayıp gölgesi.
Şükre meyleden en vakur
dokunuş,
Gözlerimin mabedinde
konuşlanan
O tahakkümperver ve
illet izleği
Kırık dalların
tutuştuğu
En büyük yangın
Çeperinde bir toz
bulutu:
Tüm dağılmışlığım,
Tüm hezeyanım en susuz
şarkıyı
Yudumlarken damla
damla.
Hicreti ölü akşamların
niyazında
Yüklendiğim her acı;
Damlarken zehri ölümlü
imlerin
Tehdit bürüyen
gözlerinde
Salkım saçak bir tümce:
Adsız urgan gölgelerin
yâd ettiği,
Sırlı aynaların söz
birlikteliği:
Gözümden damlayan yine
de
Mahremi hangi im ise,
Yüreği saran o beyhude
menkıbe:
Adı kayıp bir kıtanın,
Sonu olmayan bir
hikâyenin
Kim bilir hangi saklı
hikmeti
Yine de ritüeli
kayıplara karışan
Bir aşkın hasret
bildiği
O yeknesak hüzün
demlenirken
Bir yakadan diğerine…
Eremediğim kim bilir
hangi günce,
Nazarında en sefil
faniden arda kalan
Ölümlü o sergüzeşt
tekil ve cahil aklıyla,
Henüz yazmadığım
şiirlerde yolumun kesişeceği
Ne çok debdebeli yok
oluş
Ki mabedi telaffuzsuz
bir sevdadan
Geçerken yolu
En bedbin tekerlemede
saklı tuttuğum
İsli ve vakur
yalnızlığın talihsizliği kadar
Yüklenirken günden
güne.
Asılsız bir ihbarı
zikretti işte gün dönümü:
Geç olmadan her ne ise
kanıksadığım,
Bilsem de müsebbibi
yine aşk’a dair,
Yüreğin ikrarından çok
öte,
Varlığımın hezimetinde
doğurgan bir gölgeye
Rast düşmüşken bedbin
seyri
Şu bedelsiz kelamlardan
taşan en aklı evvel
Tümce ise gediğinde
yüreğin zikri.
Densiz bir kelam,
Tut ki rotası sapkın
bir hezeyan:
Yine de saklı tutulan
tek bir beyandan öte
Mihrabını yitirdiğim
gece.
Hırpani teselliler
saklı ebemkuşağında,
Günü birlik aşklar ve
metazori bir iklimden
Damlayan yeknesak,
dillendiremediğim;
Rahmetin imgesi bir
duada varlığıma
Kani olup, yüzümü
aydınlık kılan
Kim bilir kaçıncı
hazanım?