Gömülü beratına
sığındığım…
Sindirildiğime kani
kimi, dememe ne hacet
Hele ki yüreğin isi
sessizliğin ümmetine saygılı
Bir coğrafyadan öte
mademki,
Telaşımı hoş gör
sevgili.
Ellerim dert küpü ve
nasırlı iç sesimden sızandan da öte,
İçli yâd ettiğim hele ki
demlendiğim
Ve derken nöbete
durduğum gönül yorgunu,
Aşka özlemi her dem
azığı şu hidayete varmakla mesul
Yüreğin kırık haznesine
yığdığı hoş görüden ibaret
Yine de en derin mazi
iken teselli bildiğim
Aşka müptela bir kelam
kadar sevgiye namzet
Bir dokunuş iken durduk
yerde
Akan yaşlara nispet şu
elin neşesi.
Mahareti olsa olsa
kelamın,
Zihniyeti allak bullak
şu heyula devranın:
Kerpici midir de şu
beyhude gölgelerden akan gözyaşı
Sağım solum kaynar ince
ve derin bir öfke,
Tecrit olmanın ötesinde
Tehir ettiğim yarına
son sürat yığdığım
Hacizli imleri
Ve tekerinde kırık bir
vidadan mütevellit
Onca kaza’nın
müsebbibi.
Tınısı efkâr, yüreği
somun;
Yüzü biblo elleri narin
kaderim…
Dokunaklı olmasa da her
şarkı
Mabet bildiğim bir
tefrikanın son suretinde
Kapaklandığıma dair
belki de ansızın esen rüzgârın
Yığdığı, yıktığı,
yıkadığı gönül mabedim.
Demir aldım en uzak
sahile;
Yüzünden akan bin parça
sevdanın
Demli tezahüratında
depreşen nankör bir cümleyi mi
Boykot etmeyeceğim
Hele ki esir addedilen
faninin devinimine
Lanet okuyan iblisten
de mi korkacak melek yüzlü
Deryalardan taştığıma
kani gök kubbe?