Zor olmamalı ekim
düşleri,
Tarihe geçen güvenç ve
sevgi eksiği
O kekremsi gölgelere
sığdırmaya çalıştıkça
Demli bir buhran kadar
aniden
Yalayan yutan tehir
edilmiş günlüğün izdüşümü:
Kelama yatırdığım
düşlere nispet adeta
Düşüngeç yüklü
ikilemlerle tozuttuğu aklın ırmaklarına
Koyuverdiğim buharı
üstünde saf kan yalnızlık.
Muhabir imler,
Kenetlendiğine teğet
geçen
Akıl tutulması:
Ne nizam ne yalan
Ne de sıradan,
Sıra dışı buklelerini
kırptığım
Bir yıldızda
kaykılmışlığı gök kubbenin.
Zahir, demekten gayri
Fazlasıyla hüzün
buharı,
Kerpetene dolanmış,
Miadını doldurmuş
Ve efkârı yüklenip de
Çayır Başı durağında
Mola verdiği şoförün:
Hayli kaygılı bir
kayıt,
İnmekten men ettiği
dünlerin
Tıkış tıkış istilası
Rahim bellediği yüreğin
O rüküş boy aynasının
sırlarına gömdüğüm,
Sırlarla boğulduğum
Sinemde yüklü yine de
tehir ettiğim
Varmamışlığın sancısı
her dem
Beklemeye değmez, deyip
de
Baş koyduğum batılın
nirengi noktası.
Satılmış vicdanların
tantanası
Ki kırık bir zincir,
Pedalı kayıp bisikletin
sunumundaki
O özgürlük kadar da
aymazlığın esaretinde
Tek nokta atışına denk
düştüğü mahremin
Ve bilumum detay yine
Tozutan aklın
sanrılarına eklediğim
Sütunlarla örtülü
varlığı bahtın
En batıl ama hep
bellemek:
Yüreğin tınısında hapis
temenni edilesi mukadderat
Ta ki gelip kapıyı
çalana dek.