Onu hayatımda sadece bir iki defa gördüm .O yüzden de adını
hatırlayamayacağım. Ama hikayesini çok iyi hatırlıyorum.
Sandıklı İlçesinin Reşadiye Köyü İlköğretim Okulunun Müdürüydü bu adını
unuttuğum iri yarı, babacan, güleç yüzlü, tertemiz kalpli müdürümüz. Madem ki
Reşadiye Köyü İlköğretim okulu müdürü, gelin adına Reşat diyelim. Bu hikayedeki
ikinci şahsın adı da Hasan Öğretmen olsun. Üçüncü şahıs da İlköğretim müfettişi
Tacettin Abi olsun
Sandıklı’ya daha yeni gelmiştim. Bizim Okul İmam-Hatip lisesi olduğu için
öğretmenlerin neredeyse yarısı Öğretmen evine uğramaz, uğrasalar da oyuna filan
katılmazlardı. Diğer yarısının yarısı ,ya patates ve haşhaş üzerine muhabbet
eder ya da borsada hangi hisseler tavan yapmış, hangi hisseler yerlerde
sürünüyor muhabbeti yaparlardı. Kalan son çeyrek ise oyun oynardı .Lakin orada
oyun olarak briç, rıfkı, maça kızı ve üç-beş-sekiz yaygın ki hiç birinden
anlamadığım için ağız tadıyla bir yancılık da yapamıyorum. Adamlar şöyle okey
filan oynasalar hepsine ders vereceğim de çok nadir oynanıyor okey...
İşte böyle bir gün oturmuş trene bakar gibi briç oynasyanlara bakıyorum.
Sanzatu, pik, kör ( sensin kör diyorum içimden ) Len nece konuşuyorsunuz. Şunu
bana da öğretin diyorum ama millet dönüp bakmıyor bile. ’’ Hocam seyret
öğrenirsin’’ diyorlar da nerde bende o kafa...Bakıyorum bakıyorum ı ıh ben bu
briçi öğrenemeyeceğim. Nitekim de öğrenemedim. Maça kızını bile yıllar sonra
bilgisayarda öğrendim. Meğer bizim bilgisayarda oynadığımız hearts, maça kızıymış. Her neyse Canım iyice
sıkılıyordu ve tam tein ( Çayın ana maddesi ) komasına girmek üzereyken Reşat
Müdür yetişti.
Arkadaşlarıyla konuşuyor ya ben de araya kaynak yapmış vaziyetteyim.
- Ooooo Reşat Hocam seni hangi rüzgarlar attı buralara?
Adam tam Denizlili. Oranın şivesinin hakkını veriyor. Umarım ben de yanlış
yazmam. Onun şivesiyle anlatılmalı ki tadı gelsin bu anının.
- Attırıverdi gari bir ülüzgar ( aslında r harfleri de yok ya o zaman iyice
anlaşılmaz olur )
- Yenge hanım kovmuştur garanti
- Bene bakın bene . Beni govagacak yengeyi analar daha doğurmadı. Emme elime
veriverdi bi liste bunları alıver dedi. Ben de geliverdim .
- Hoş gelmişsin hocam ...Eeee Reşadiye’de ne var ne yok?
- Ne olsun be gaadeş. Hasan Hoca yüzünden başıma gelmeyen galmadı.
- Hocam hayırdır?
Bundan sonrasını artık siz Denizli şivesine çevirin. Hoş Sandıklı şivesi de
oldukça yakın Denizli’ye ya neyse.
Olay şöyle cereyan ediyor:
Hasan Hoca biraz psikolojik problemleri olan bir öğretmen. Arasıra kafasına
esiyor sınıfı yedek öğretmene bırakıp köyün deresinde balığa gidiyor. ( Her
okulda kadro fazlası olan öğretmene yedek öğretmen denir ve onlar böyle boş
derslere girerler )
Günlerden bir gün Hasan Hoca yine olta takımını alıyor ve balığa gidiyor. Reşat
Müdür her zamanki gibi Hasan Öğretmene bir şey demiyor. Lakin o gün Müfettiş
Tacetin abinin aklına -nereden esiyorsa artık- Reşadiye’ye gitmek geliyor ve
Reşadiye’ye gelir gelmez de Hasan Hoca’nın sınıfına giriyor. Aksilik bu ya aynı
gün bir başka öğretmen de raporlu olduğundan ve yedek öğretmen o raporlu
öğretmenin dersine girdiğinden Hasan Bey’in sınıfı boş. Tacettin abi sınıfı boş
görünce Reşat Müdür’e soruyor?
- Hocam Hasan Bey’in sınıfı neden boş?
Reşat Müdür izinli dese izin belgesi yok. Raporlu dese rapor da yok. Tacettin
abi bu, dinler mi psikolojik sorun filan. Reşat Müdür çaresiz kıvırıyor.
- Efendim Hasan Bey’in hanımı aniden sancılanmış. Anlayacağınız doğum yapacak.
Evden telefon gelince hemen bir taksi bulduk onu Sandıklı’ya gönderdik.
- Yaaa . Tamam hocam. Hasan Bey’e selamlarımı söylersiniz. Allah hayırlı bir
doğum nasip eylesin eşine ve inşallah sağlıklı bir evlat nasip etsin. Bu
dileklerimi iletirseniz memnun olurum Reşat Bey.
- Baş üstüne efendim. İletirim kendisine.
Tacettin abi diğer sınıflarda teftişini bitiriyor ve öteki müfettiş
arkadaşlarıyla birlikte okuldan ayrılıyor.
İki ay sonra Tacettin abi yine geliyor Reşadiye’ye ve Hasan Bey yine yok.
- Reşat Bey, Hasan Hoca nerede?
- Efendim hiç sormayın. Eşinden telefon geldi. Kadının sancısı tutmuş. Doğum
yapacakmış. Bir taksi bulduk zar zor Hasan Bey’i Sandıklı’ya yolladık.
Reşat Bey daha önce attığı palavrayı unutmuş aynısını sallıyor yine.Ama
Tacettin abi bu sefer yemiyor.
- Yahu Reşat Müdürüm bu Hasan Bey’in hanımı tavşan mı Allahını seversen. İki
ayda bir doğum yapıyor böyle?
Reşat Bey yeni bir yalan kıvırmaya çalışırken paldır küldür koşarak içeriye
Hasan bey giriyor.
- Müdürüm dışarıdaki araba kimin? Allah rızası için bizi hastaneye atın . Hanım
doğum yapıyor.