Bir rüzgarın ıslığını duyuyorum oysaki sağırlığım ayyuka çıkmışken pek de hayra alamet değil ve tütün kokan bir adamın edepli telaşını izliyorum suçlu suçlu: Elinde ekmek poşeti; oldukça bezgin ve bedbin sanırsın ki sevgi fukarası.

 

Mabedinde kuş’umun üç yumurtaya rast geliyorum gecenin üçünde ve yeniden sayıyorum: Bir, iki, üç…

 

‘’Hadi’’ diyorum.

 

‘’Dayan yavrum. Hem sayılı gün çabuk geçer. Az daha sabret: Bir aya varmadan kavuşacaksın yavrularına.’’

 

Erkek kuş özlemle bekliyor ama öncelikle dişisini. Hem nereden bilsin baba olmanın getirdiği sorumluluğu?

 

Bir demdeyim kaç zamandır ve nasıl da yorgun.

 

Yanan tütsüleri mabet belleyip konuşlanıyorum sandalye tepesine. Aklımın salıncaklarında tren düdükleri ötüyor.

 

Vapurlar geçiyor zaman zaman aklımın ırmaklarında ve teğet geçen mutluluğu temenni ediyorum, tüm insanlık solusun diye.

 

Soluduğum ne hazan ne de bahar. Kışı bile özlemedim aslında yazı da hiç sevmem demek ki beşinci mevsimin özlemi var içimde.

 

Tanımadığım bir mevsim, tanımadığım yeni bir ben ve tanımadığım sen oysaki tanışıklık denen o mübalağa sanatı çok mu elzem de nöbete durdum bir ömür boyu…

 

Adamlar geçiyor sersem sepelek ve saçı kısa kadınlar belli ki akılları fazlasıyla rahmet odaklı ve cürüm bellemiş isyanları da kovmakla meşhur akıl cambazları…

 

Akıldan ziyade akılsızlığı başın, sanırsın ki muhabere yeri deryalarda yüzmüşlüğüm ve istikbalsiz güncem. Gürül gürül akan sularda yıkanmayalı çok oldu: Ölüme ve hayata meydan okuyan bir faniden ne beklenir ki?

 

Biraz ben biraz sen biraz da onlar.

 

Varlığımızın katsayısında tuttuğumuz dilekler kadarız.

 

Dilemediklerimiz belki de boyumuzun ölçüsünü alacağımız sancılı bir döngü yine yüz görümü bir miladı idrak etme zorunluluğu değil iken payımıza düşen…

 

Derlerse demezin karşıtı ya da olmayacak duaya her amin deyişim ve derken densiz bir cümlede saf tutmuş kaleme nazire eden ayak sesi özlemlerimin.

 

Özlemediklerim de var içinde hülyalarımın hem de alabildiğine uzak durmam gereği.

 

Boyutsuz tesellilerim ise tecelli bildiğim yarına bağladığım ümit.

 

Ah ki ah: Hele ki iflah olmaz bir yongada sırsız bir gecede ve sırlı bir aynada efkarı kucaklarken seyrine dalıyorum iç sesimin ve tuz buz olmuş kaygılarımın.

 

İndindeyim yalnızlığın: Nasıl da derin…

 

Sağım solum boysuz çiçeklerle bezeli ki dikenleri yine sadece bana batan ya benim dikenlerim?

 

Coşkular kadar fevri gölgem.

 

Gölgem kadar da ulaşılmazlığıma toz konduramazken.

 

Belki de yalnızlığın şeceresinde geçit veriyorum tüm hezeyanlarıma ve salkım saçak atıyorum kendimi boşluğa yeter ki uyanmadan sona ersin tüm özlemlerim üstelik çatık kaşlı vebali de yüreğin sırra kadem basarken.

 

Mevsimlerden mevsimsiz bir seyre dalmışken özlemediğim insanlar hayal ediyorum. Kim bilir kıyısında gönlün baş tacı yaparım da esefle yol veririm tüm özlemlerime.

 

( Beşinci Mevsimin Özlemi... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 21.11.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.