Mağdur bir düş/üşün hikâyesi;
Yansız bir yangın yine
Kurunun yanında
yaş(s)ın da yandığı,
Sanrılara gebe adeta
ebemkuşağı,
Sonun ritüelinde demli
bir hezeyan adeta,
Basireti bağlı bir
kıvılcımda müptela aşkın gözyaşı:
Biteviye yorgun hayli
geçkin bir imge,
Sağalttığım nice acı
Ve bendinde hazin bir
tekerleme:
Konuşluyum sadece hüzne
Yine de kırık tekerini
görmezden geldiğim
Muhabbet yüklü tefrika,
Ellerimle öldürdüğüm
yarınlara yüklediğim onca efkârı
Görmezden geldiğine
kani olsam da
Hep yanımda olmadı mı
Tanrı…
Asla mübalağası olmayan
bir sevda,
Tekrarı da yok asla:
Ya geldim ya
gelecektim, demekse tehir ettiğim
İlahi Adalet tek
tesellisi bağdaş kurduğum şu beyitte
Defalarca yanıldığımı
bile bile
Mümkün mü geri durmak
Hele ki tokalaştığım
kaderin vebali iken boynuma,
Sondan başa hazin bir
günce,
Kırık sarnıcımın
solundaki sağdıcı
Yok sayamazken bir de
ötelendiğim mabedimde
Kapısı içeriden kapalı
yüreğin müebbedi yine
Gönülsüz bir kelamda
biriken onca hezeyanı
Gözüme soka soka.
Yandan çarklı duyguların
sağalttığı
Anlık bir tevekkül de
olmamalı
Yetmedi gönlün ibadeti
sonsuz surede,
Kinden ayrı aşka
meyilli
Biraz da satırların
arasında ölmeyi dilemişken yürek,
Hem de bir kereden ne
olur, demenin çok ötesinde
Yine batılı ömrün belki
de kuyruk acısı
Dünlerin yittiği bir
mazide dalmışken hayallere
Gönül asla müsvedde
değil, demekse
Boyumu aşan bir günaha
denk düştüm madem,
Sen yine de yok farz et
şu mazlumu
Gölge de etme,
Niyazımı bil ki ta
içimde saklı.