Zehrin akışında saklı
zamanın tınısı,
İçselleştirdiğim
beyitlerdeyim,
Beylik cümleler kurmak
iken özürüm,
Kanayan balyalarında
sarımtırak acıların,
Ekliyorum dertleri
örgülü saç diplerime:
Dokundukça annemin
elleri,
Titrek ve masum bir
özlemle tarıyorum
Sözsüz yaprakları
Ve istifliyorum önce
aşkı sonra da tanımadıklarımın
Nidalarına yol
vermişken Tanrı.
Özürlü bir düş’üm işin
aslı,
Düştüğüm ırmaklarda,
Gömüldüğüm kaypak
ruhlarda
Ve sevmediğim adamların
sevmedikleri kadınlarla
Olan birlikteliğine,
Esefle bakarken kuş
bakışı,
Nankör bir ime takılı
aklımın pervazında
Boykot ediyorum
kayıplarımı.
Bir isyan mı peki?
Hâşâ!
Ya da bir özlem mi
mimlediğim
Gecenin bir yarısı?
Belki…
Kulaklarım da tıkalı
gittiğinden beri
Hür seçimlerim
karışmışken toza,
Darmaduman olsam,
Ne fayda…
Sonrası mı?
Öncesizliğim yok iken
dert değil inan ki.
Dalya, dedim bu gün:
Neye mi?
Öldürdüğüm benliğimin
yıl dönümüne
Serptiğim ölü
düşlerden,
Arda kalan,
Biraz da yitirdiklerime
ettiğim niyaza
Yığdığım elem ve özlem.
Yetsin de artık,
Bunca duygu iken ters
yüz eden,
Nakşettiğim o bariz
sancı.
Dur durak demeden
evren,
Hicreti mi ömrün yoksa
Alırken nasibini çatık
kaşlı sahibinden yüreğin,
Peyda olan ölü bir
şarkıda mı gizli tüm hüsran?