Yâd ediyorum, yarenlik
ediyorum ve yoktan var ediyorum ardına gizlendiğim köşe başlarında bir yandan
ifşa ediyorum yılların gizeminde ıslık çalan soru işaretlerini ve yanıt
bulamadığım ne varsa kerelerce niyaz ediyorum muhtelif beyanatlarda sırra kadem
basmış kim kaldıysa geride ve asla kavuşamayacağımı bildiğim bu yüzden belki
tüm kayıtsızlığım: nazire edercesine yanılgı ve yenilgi yüklü yılgılara anlam
kaybı her güdümlü seçenekte bin bir güçlükle ayakta kalmaya ahdettiğim.
Düşkün kıyılarımın
pervasızlığında düş bildiğim umutlarımın kıyısında ve derin bildiğim o sığ
kıyısı belki de tüm pervasızlığımın.
Nükseden anlık bir neşe
hele ki bu aşkı payidar kılan umut kırıntıları yine de dokunurken o kırık
mızrap ve ben tüm kifayetsizliğimle yatak döşek uzanmışken.
Mesafelerin ne kadar
göreceli olduğunu son zamanlarda daha da iyi anladım ve insanların bir o kadar
uzaklardan el salladığını. Ola ki karşılık vereyim hemen karışıyorlar yokluğa.
Ola ki içimde bir yere yerleştireyim anında farkındalık kazanıp bu sefer ben
elimine ediliyorum. Akla zarar. Sevmek ve sevilmek nasıl bu kadar ürkünç
kılınabilmekte olması gerekenin ters istikametinde kaçmak düşerken paylarına.
Somut ve olası değerler
de yok sayıldı mı bu sefer nükseden büyük bir tedirginlik ve yorgun sözcükler
tarafımca tüketilmekten laçka olmuş içerik analizleri. Neyin derdi de kime
hangi amaçla hesap veriyorum?
Duyumsadığım tekil
şahıslar yine yetisiz varlıklarıyla uzakta silik bir nokta kadar belirsizliğe
karışmış.
Gölgesiz bir sağanağa
sığındım yitip gittiğinden beri masumiyetin tınısı. Masum imgeleri rahmet
bildiğimden beri derin bir acıdan nasiplenmekmiş hayatın maruzat beyan etmediği
güdümlü hayatlar.
Kerelerce aldatılan bir
düşten geriye kalan ve düşsel hiçbir açılımı olmayan o gerçekler kanatırken…
Gerçek addedilen bir
öfke yığını, donatısı iken insan izlekleri.
Her bir karede, anlık
dokunuşu iflah olmaz aşk iken tek maruzatı, kayıp ve ölgün ruhlar acıdan
beslenen. Yoksa büyük bir yanılsamanın eşiğinde, o acıdan sadece ben mi
nemalanıyorum?
Beyanatlarımda ne bir
ikrar ne de isyan: Hâşâ, evren bunca yalıtılmışlığı ile arz-ı endam etmişken
neyin tesellisi de muzdarip olduklarımı bir bir ifşa edeceğim. Altı üstü,
yaratılmış olmanın getirdiği şükür ile sadece hissedip, örüyorum günü birlik
hezeyanları üstelik tek tek, hizaya çekiyorum vicdanımın açık penceresinde
seğirten yangınlarımı.
Ne çok insan adını dahi
bilmeden, anlık bir öfkeye maruz kalıp işkillendikçe, birbirini sırtından
bıçaklayan. Sırtımı kollamaktan yorgunum ve iç sesim can çekiştikçe, beyaz bir
sayfaya dayıyorum bu kez sırtımı ve çalıntı bir ömrün hezimeti ile çalakalem
yaşıyorum.
Uzun zaman oldu
gidenlerin ardından göz pınarlarım kuruyalı ve sadece benliğimin acılarına
isyanım üstelik korka korka ve bir köşede sessizce yaşamanın getirdiği bir
rehavet iken çöreklenen.
Adı olmayan kadın ve
adamları kolluyorum bu sefer: Her bir yüzde yaşama kaygısı belki de mecburi bir
teslimiyet kader paye biçtikçe daha da depreşen.
Anlık teamüller bile
rahvan ve göstermelik bir izdüşümü hani olur da gerçeği teğet geçer bu kez düş
bellediklerim.
Kaygı sanırım en
muzdarip olduğum üstelik aklınıza ne gelirse. Gerekçesi dahi olmayan yine de
tescilli bir yalnızlığın peyzajında iz sürdüğüm kırıntılar hatta üç beş
sakıncalı yönerge yine iç sesimin altına imzasını attığı.
Gidenler gittiği ile
kalsa ne iyi ama öylesine yaftalanmış olmanın vebali bilemeyeceğiniz kadar ağır
bu yüzden kırmak en büyük korkum ve sevmekten dahi korkar oldum. Oysaki en
kolayı sevme dürtüsü üstelik yerli yersiz ve dokunmadan ve mahal da vermeden
yerli yersiz tedirginliğe. İşte bu yüzden sessizce seviyorum ve soldurmadan o
revnak cemalini sevgi çiçeklerinin. Koparmaya kıyamazken kokladığım ne çok
insan denen çiçek. Bazıları fazlasıyla dikenli olsa da uzaktan uzağa baktığım o
hayal yüklü gölgeler. Öylesine kolay ki ve bir o kadar da zor. Batağında nefret
ve isyan ile çürümüş, aşağılanmış ne varsa asla engel de olamıyorlar sevginin
büyüyüp evreni sarmasına. Sarmalındayım her daim ve içine düştüğüm onca ikilemi
görmezden gelip illa ki sevmeye değecek birilerine rast gelmem en büyük
tesellim.
Aşk teğet geçtiğinden
beri nefreti, korunaklı bir dünyanın yalıtılmışlığına sahip çıkan bir imgenin
tezahüründe, gönüllü bir sevgi neferiyim. Bilmiyorlar ki bilemezler de zaten
pek gerekte yok.
Ne kaşı ne gözü ama
illa ki ruhu ve sahip olmadığım ne ise, sırtladığım küfemde büyütüyorum ıslah
olmaz hayallerimi. Aslında daha dün yemin etmiştim hayal kurmayacağıma ki
nedenli nedensiz hep pekişti hayal kırıklarım ve beklenti yüklü egomu
öldürdüğümden beri nasıl da mutsuzum.
Tek bir kelimeye
hasretim oysa belki basit bir beden dili o da olmadı sahip olduğumu dilediğince
insanlar pay edebilirim. Neye mi sahibim? Aslında hiçbir şey belki de Karun
kadar zenginim. Ah, ben!
İşte gök ağlıyor
üstelik durduk yerde eşlik ediyorum. Doyamıyorum ağlamaya bir o kadar sevip
duyumsamaya. İflah olmazın önde gideniyim anlayacağın biraz serkeş hatta bir
keşiş kadar kaygan bir zeminde yürüsem de düşmeyi göze alıp koşmaktan geri
durmayan.
İnsanlar soruyor çoğa
zaman aslında duyumsuyorum o soru zerreciklerini belli ki yüzüme
söylemeyeceklerini fısıldıyorlar birbirlerine ve asla da merak etmiyorum içinde
ben geçsem de duymadığım soru cümlelerinin.
Denemedim mi
sanıyorsun? Neyi mi? Onlara benzemek hiç mi hiç zor değil daha doğrusu öyle
zannediyordum. Yeltendim kaç kez ve sarsılan benliğim şart koştu bu
sefer:’’Bana ihanet edemezsin’’ diye.
Fazlasıyla hâkimim
belki de yalnızlığın pejmürde tantanasına ki bir o kadar göreceli bir kavram
dem vurduğum. Neye göre yalnızım ya da bir ölçütü var da ben mi bilmiyorum? Ne
çok soru, deyip uzağında durduğum onca şık.
Şık durduğunu biliyorum
aslında yalnızlığın her ne kadar genelde görmezden geldiklerini görüp
yaftalandığımı bilmek acıtsa da canımı.
Benimki de laf mı
şimdi?
Ne fark eder ki hele ki
bu saatten sonra. En iyi tarafı kimseye zarar vermemenin getirdiği o rahatlık
ile vicdanımın saf tutması.
Gönüllü bir aşk
arıyorum kendimi bildim bileli bu yüzden girdiğim her savaşta yüzüme gözüme
bulaşıyor aşk zerrecikleri. Adı aşk ama ihtiva ettiği sonsuzluk. Her adamda ve
her kadında payidar bir duygu lakin gelin de anlatın üstelik gerekçelerini
sunup.
O kadar yorgunum ki ve
aklım da almıyor her gün yeni baştan arşınladığım bu yolun nasıl olup da
bitmediğine. Deneme yanılma yöntemi aslında bu yaşam savaşı üstelik yerli
yersiz bir zaruri yet kadar da akıl almaz.
Zaman tükendikçe biz
türüyoruz ve büyük bir yanılgı içerisindeyiz ömrün tükendiğine dair
getirdiğimiz o inanç ile. Büyüyoruz ama eksilmiyoruz ve büyütüyoruz bir yandan
içimizdeki o saklı hidayeti. Bir hutbede, bir gölgede, bir tohumda, bir bakışta
kısaca her yerde varız yoksun kılındığımıza meyletmişken varlığımızı defalarca
yâd ediyoruz ve sakil bir devinimde kısılıp kaldığımıza sansak da ihtiva ettiği
o şatafatı sindiriyoruz bir yandan. Ne ulvi bir coşku ve bitimsiz bir ahenk
üstelik yansıyan yine biziz ve rahman bir aşkı niyaz bilip tünediğimiz
gönüllerde yer bulmak iken tüm arayışım/ız.