Yoksul nidalar
dökülüyor yüreğimin dilencisinden
İsraf ettiğim zamana
aslında tüm isyanım
Bir de sükûtun peşi
sıra adımladığım
İçimdeki bayırların en
tepesi.
Konuşluyum madem maziye
Yakıp yıkmayı maharet
bilenlere bir rahmet de
Benden:
Hani beni benden eden
onca kayıp siluet;
Ruhumun zehri,
Yüreğin közü,
Aşka asalet yüklemek
olmalı oysa
Kalkmadan önce yüreğin
naşı.
Bir sırrın paylaşımı,
Sınırsız öfkelerin suçu
mu ne,
Dercesine bir ferman:
Gizli gizli sevmelere
dair aslında
Sair özlem,
Yine buruk yine bayat
bir seferi nidası,
Gönlün suresinde
ansızın peyda olan o telaş,
Yıkıp yakmaya namzet
belli ki
Her faniden bana miras.
Bir de sokulduğum
kucağı bilinmezin:
Bilip bilmemek arasında
nakşeden şu beyhude kalemin:
Dirliğe nail olmaksa
tek dileğim,
Beklemedeyim açık
pencerenin nazarında
Ellerimden uçup
kaçarcasına
Yine de tehir ettiğim
şanı mutluluğun:
Adı olup kendisi kayıp
sürgün bir cümlede,
Boydan boya bezeli
imgelerle ölmeyi dileyen…
Anlamlar dökülüyor
zamandan,
Zaman da telaşlı ve
paytak;
An’dan ırak bir
boyuttayım
Mekânın dirliğinden
yoksun,
Yoksulluğun kubbesinde
bir derviş ağrısı
Derinde çok derinde;
Anlam olmam an meselesi.
Anlam veremediklerim
hepten secde ettiğim
Yine gönlün sükûtuna
dair bir eksiklik
Bir niyazımda bir de
yürekte dingin bir rahle kıvamında
Minvalindeyim aykırı
bir ömrün
Sevip de sevilmeyi arz
ettiğim garip bir ritim
Yine içselleştirdiğim
evrenin öfkesi:
Gidip gelmelere dair
her yeni gün her yeni evre,
Mukozamda sair gölge
Bir gizemi bir de
benliği örtercesine
Kıyamet habercisi o
izdihamda hala düştüğüm peşi sıra
Kurak bir iklim
tadındayım
Bir de hüzne namzet bir
gök gürültüsü
Az sonra şakırdayacak
hüznün şarkısı.