Yoksa onların birtakım ortakları mı var ki, Allah'ın izin vermediği şeyleri, dinden kendilerine teşri' ettiler (bir şeriat kıldılar)?.. (Şura Suresi, 21)
Her dönem
birtakım din adamları, dinde olmayan batıl hükümler, helal ve haramlar çıkarır,
bunu yaparak dini özünden ve aslından saptırır, kendilerine özgü inançları ve
uygulamaları olan "batıl bir din" meydana getirirler. Kur’an
ayetlerinden haberdar olmayan insanlar ise bunun batıl bir din olduğunu fark
etmezler. Allah'a ve Peygamber(asm)’a karşı çirkin iftiralarda bulunan bu
kişilerin telkinlerine aldanır ve bilinçsizce onların peşinden giderler.
Bu bağnaz
sistemde korkunç bir kadın karşıtlığı hâkimdir. Kadına şiddeti teşvik etmek
büyük bir suçtur, vicdansızlıktır. Bunu Allah ve Peygamber(asm) adına yapmak
ise Allah ve Resulüne iftiradır.
Onlardan öyleleri vardır ki,
dillerini kitaba doğru eğip bükerler, siz onu (bu okur göründüklerini) kitaptan
sanasınız diye. Oysa o kitaptan değildir. "Bu Allah katındandır"
derler. Oysa o, Allah katından değildir. Kendileri de bildikleri halde Allah'a
karşı (böyle) yalan söylerler. (Al-i İmran Suresi, 78)
Peygamberimiz(asm),
insanları katıksızca Allah'a yönelmeye ve O'nun hükümlerini uygulamaya davet
etmiştir. Bizim için önemli olan Allah'ın Kur’an'da bildirdikleri ve
indirildiği dönemde, insanların birçoğunun batıl inançlarını Kur’an ile ortadan
kaldıran Peygamberimiz(asm)’ın uygulamalarıdır.
“Resulullah(asm)’ın, kendi eliyle
ne bir hizmetçiye, ne de bir kadına vurmadığı gibi—Allah yolunda savaşmaktan
başka—elini sertçe herhangi bir şeye vurduğunu da görmedim.” Hz. Aişe(ra)
Kur’an’ın,
Nisa Suresi, 34. ayetini, “Nüşuzundan korktuğunuz kadınlara (önce) öğüt
verin, (sonra onları) yataklarda yalnız bırakın, (bu da yetmezse hafifçe)
vurun… (Nisa Suresi, 34) şeklinde tercüme ederek kadına dayağı –haşa-
Allah’ın emri gibi anlatan bağnazlık, kendileriyle beraber büyük bir kitleyi de
günaha ve isyana sürükler.
Bağnaz
zihniyetin, kadın dövme olarak yanlış yorumlayıp anlattıkları ‘darabe’
kelimesi, "Yeryüzünde adım attığınızda (yolculuğa ya da savaşa
çıktığınızda)... (Nisa Suresi, 101) ayetinde geçen ifadesiyle uzaklaşmak
anlamındadır. "Kadını dövün"olarak tercüme edilen ifade, "
kadını uzaklaştırın"dır.
Kur’an
eşlerin geçimsizliği durumunda iki yol gösterir.
Bekleme sürelerinin sonuna
yaklaştıkları zaman onları ya iyilikle ve güzellikle tutun, ya da güzellikle
ayırın… (Talak Suresi, 2)
Ayete
göre, kadını iyilikle tutmak mümkün olmadığında, Allah’ın emri güzellikle
ayrılıktır, dayak değil.
Onur ve namusları konusunda endişe
duyduğunuz kadınlara öğüt verin, yataklarınızı ayırın, nihayet
vazgeçin/ayrılın. Ancak sizi dinleyip vazgeçerlerse onlara karşı bir yol
aramayın… (Nisa Suresi, 34)
Burada,
yalnızca kendilerini değil cahil kitleleri de batıl olanı uygulamaya yönelten
bazı din adamlarının özellikle kadına dayak konusundaki ifadelerini paylaşmak
istiyorum.
İslam adına
konuştuğunu iddia eden bir hocanın akıllara durgunluk veren ifadeleri: “Erkeğe boğazına kadar geldikten sonra
dokunma bu kadına dersen, başka yolla erkek rahatlar. O da o kadını delirtir
aslında. Kadınların, Allah’ın erkeklere dövün, rahatlayın diye müsaade
etmesinden dolayı sabaha kadar şükretmeleri gerekiyor kumadan rahatsız
oluyorlarsa.”
Yoksa onların birtakım ortakları mı
var ki, Allah'ın izin vermediği şeyleri, dinden kendilerine teşri' ettiler (bir
şeriat kıldılar)?... (Şura Suresi, 21)
Çok
izlenen bir tv programına telefonla bağlanarak kocasından sürekli şiddet
gördüğünü, bu yüzden bebeğini düşürdüğünü ve zaman zaman babasının evine dönmek
zorunda kaldığını söyleyen genç kadına sinirlenip, şöyle diyor hoca;
"Oyun mu oynuyorsun, senin
yerin kocanın yanı, kol kırılır yen içinde kalır, sana ahiretten önce dünyada
ceza vermek lazım, söyle annene seni eve almasınlar.”
Çirkin
bir gülüşle, "elimiz alışmış kadın
dövmeye" diyen bir başkası, eşine attığı dayakla 2 ay ceza aldığını,
şeriatta ise bunun cezai sorumluluğunu olmadığını anlatıyor. Kendisi ahiretten
gaflette ve dinleyenleri de aynı yanlışa sürüklüyor.
Size ne oluyor, nasıl hüküm
veriyorsunuz? Hiç mi öğüt alıp-düşünmüyorsunuz? Yoksa sizin apaçık olan bir
deliliniz mi var? Eğer doğru söylüyorsanız, öyleyse getirin kitabınızı. (Saffat
Suresi, 154-157)
Bir
diğeri, “Hz. Ömer eşini döverdi. Ondan da
bu beklenirdi” diyerek izleyenlerin alkış ve kahkahaları eşliğinde
korkusuzca iftira atabiliyor.
Allah'a karşı yalan uydurup iftira
düzenden daha zalim kimdir? İşte bunlar, Rablerine sunulacaklar ve şahitler:
"Rablerine karşı yalan söyleyenler bunlardır" diyecekler… (Hud
Suresi, 18)
“Kemiğini
kırmadan, yüzüne vurmadan” diyerek kadına dayağın şeklini tarif edenlere ise
Peygamber(asm)’ın sünnetini hatırlatmak lâzım;
Allah'tan bir rahmet dolayısıyla,
onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden
dağılır giderlerdi... (Al-i İmran Suresi, 159)
Kur’an
dışı kural ve uygulamaları Allah'ın hükümlerinden üstün tutan, karanlık
kafalarından hükümler uyduran insanlar doğru yoldan sapmış ve saptırmış olurlar.
İleri sürülen herhangi bir hükmün doğruluğunu Kur’an'a ve Peygamberimiz(asm)'ın
sünnetine bakarak anlayabilme imkânına sahibiz. Bu, Allah'ın verdiği verdiği
büyük bir kolaylık ve rahmettir.