Ayrımcı istilalar yine
düşkün yine düşey yine düşlemsel.
Kırık bir dalın sapı
olmayan baltaya isyanı adeta; zerre yoksunluk hissetmeyen yorgun Tanrı’nın
kasti merhameti yine kayıp zamanın ayrık ve şüpheci yaklaşımıyla an ve an
uzadığı islerin yoğunluğu, gölgelerin katmanı iken süregelen hezeyanda sapkın
bir çiçek yine o kaktüs sancılı müphem şiirler…
Balta girmemiş şiir
ormanları…
Kayıp şairler.
Şair vasfı olmayan
ben-merkezli bir yükümlülük yine damlayan yaşların yasla iş birliği.
Kelamın dumanı, yankının
sonu, insan denen hezimetin kaygı yüklü benliği: Zamanın tınısında heyecan
yüklü bir seyir yine mekân odaklı kaygıların dip sancısında biteviye çalan
hüznü yüreğin.
Şairler meclisinde
yorgun tırpanı şiirin; şiir özürlü kalemimde dokunaklı bir türkü belki’lerle
örülü gelecek uzamında keşke yüklü badireleri hoş görürken Tanrı ve Tanrı
görünümlü münafık isyanları ki seyirci yüreğinde seyreden bir hazan kadar da
hazin sonların muteber devinimi.
Anlık olanda kayıtlı
belki de ömürlük denen imgenin boş boğaz suskunluğu mudur da ikilem yüklü
ömürlerin tıpasını hepten kaybetmişken omzumuzdaki melekler?
Gel-git beyanlarımı ise
ayrı tutuyorum hele ki yazmanın büyüsünde içimdeki efkârın saçını başını yolma
istemiyle uzanmışken kırık testinin parça tesirli bomba özlemindeki kırgınlığına.
Özneler dolduruşa
geldikçe yüklem özürlü cümleler kurmak istiyorum hele ki emir kiplerinin
bağımlılığı insanların takdir vesilesi iken…
Ben ki kırık yürek
cumhuriyeti; sen ki bensiz cümlelerle beslenmeyi şiar edinmiş ve biz ki;
bağımsız iki güfteyiz aynı besteyi mesken bellemiş ve farklı girizgâhlarla
konaklı iken hayat denen kovuğun iki ucu özlem ve sevda denen ateşli imlerin de
tehdit ettiği bir sıfat tadında, nasiplensek de aşktan kıdem tazminatı ödenen
emeklinin düşündeki peşreviyiz yine şiirin hüznüne delalet bir hikâye tadında
olmazın oluru bir gölge kadar da eylem özürlü varlıkların iştigal ettiği hayat
denen sancakta bir de boyutsuzluğun kurulu düzeninde sınır ihlali yapılan ülkem
sevgi denen terk-i diyar şu kılıksız cümlelerim…
Fakir ve uzvu kayıp
bedenler tıpkı aşk’ın yoksunluğunu yürekte saklı bir vazo misali hele ki
zafiyetlerimi de sermişken ayaklarının altına yabancı misafirlerimin.
Dilsiz her biri belki
de sağır edici o gök gürültüsüne yenik düşmüş ruhunun kanadını kaybetmiş bir
serenat kadar da kıymet bilmezliğe de teslim olmuş…
Adalar kaybın
gölgesinde hangi kara parçası ise sevk edilesi bir rahvan kayıtsızlık safi
gönüllü kısmen yaralı hükmen yenik.
Zarfların izdüşümünde
bir beyazlık serili yine gecenin karasına muhalif yine ömürlük hüzne de kabul
görmüşlüğü ile methiyeler dizen yorgun şair.
Vasıfların bir dili
olsa da söylemlerin dibine vursa masadaki o koyu sohbet: yine adı olmayan
adamların bağlanmış basireti ile görücüye çıkan kızlar misali her yorgun yazıyı
alt eden bir şiir görünümünde iken yorgun kader.
İstifli her bir tümce
ve işkilli iç sesim darmaduman bir imgede takılmışlığı aklın hepten boş
vermişliğimin bilfiil sunumu.
Durduk yerde ayyuka
çıkan sevi masallarında şeytana pabucunu ters giydiren cadı rolünde yine şehirlerin
başkenti iken aşk dolu şarkılar ve bizler ki tüm kayıtsızlığımızla misilleme
yapmışız boşluklarına şarkıların/şiirlerin: Saf kan oysaki aşkın huşu içinde
evrildiği her cümle ve her ıslıkta yine çaldığımız yüreğin iç burkan tınısı.
Bir kelamda bir methiye
tadında iken verip de almadıkları her selam bir de yitip gidenlere nazire eden
ölü şehirlerin mezar bekçisi ise tüm hezeyanı sadece omuzlamakla kalmayıp kana
kana içen biz aklı evvel faniler.
En görgüsüz sevda
masalı kavuşmayan yüreklerde okunan sela ve ve en üzücü reverans yine varlık
kadar kutsal addedilen hüzünlü sancısı kayıp evrenin saklı misafirleri iken
görünmezin rahminde konuşlu bir arya tadında hala var olmaya çalıştığımız
düzeneğin hazin bekçilerine sahip çıkarken Tanrı.
Bir biz ki bizi yokluğa
sürükleyen.
Bir siz ki hiçliği
varlıksız bir tıynet addedilen.
Gözden ırak tüm sancılı
ölümlere mademki hazan eşlik etmekte baharın neşesini varsın yok sayalım ve tek
tek sayalım sondan başa hele ki son iken başın kayıp dirayeti belki de baş iken
kopuk imgelerin teyelli olduğu göreceli mefhumlar.
Sandıkların dibinde
mademki şatafat yüklü özlemler bir de biz tahayyül edelim sanmakla kalmayıp
bilfiil haiz iken onca duygu sarmalına yeter ki alt edelim tükenmişliğin dibine
vurmuşken hem belli mi olur; tüm hezeyanları yoksun kılarız bir de şerh düşeriz
yalnızlığın göreceli boyutsuzluğuna perde çekmişken an be an tüketmeye dair bir
minvalde sakınırken aşk’ı gözümüzden.