Merhaba Dünya.

Merhaba düzeni bozan insan topluluklarına rest çeken insanlığımız, merhaba içimin acıları, merhaba 30 Ağustos, merhaba...


Öncelikle saygıdeğer atamızı ve beraberinde gelmiş geçmiş tüm aziz şehitlerimizi saygı ve dua ile anıyorum.

Sonra bir derin nefes, dayanabilsem aldığım nefesi vermemeye inat ederekten başlamak istiyorum içime bir ayna tutmaya. (karanlık günlerin kara mürekkebi ile yazıldı herşey sürç-i lisan olur ise affola)

Günler hatta yıllar bir ılımlı su misali akıp giderken ve ömür derin bir nefes gibi alınıp verildiğinde yokoluşların görülmesine rağmen bir güve gibi insanlığı yok etmeye çalışan, ritim bozukluğuna çare olmayışı misali sakince beklemekten bıkmış bir halde 30 Ağustosa da kavuştuk bugün.

Önümüz ardımız savaş, berimiz ötemiz istismar, karşı köy düşman, beri köy çelişki, diğer köy çekimser misali. Hani oyların çekimseri, hatrı kalmasın deyi suskunluk halleri falan filan.

Acı bir gülümseme ancak bu kadar yakışabilirdi bu gündeme. Nasıl anlatsam aslında herkesin veyahut insanlığın doğalında olması gereken bir tepki bu aslında. Nasıl bu günlere geldik demeyeceğim ki bile isteye koşa zıplaya geldik efendim hemde gönüllüce yüce yüce!

Hayatımda nefret ettiğim ilk şeyler sırasının ilk cümlelerinin anlamı olan politika ile kısaca söyleştim bugün kendimce. Politika eşittir savaş! Politika eşittir Terör! Politika eşittir adaletsizlik! Politika eşittir çocukların eceli! Politika eşittir bilmem ney...! Binlerce saçma sebeplere dayatılıp sonucu savaşa bağlayan o yaşlı canavarların bebek azraillerinin mesaisini hiç azaltmayan aptal kavramlar.. Neyin kafasını hangi mantığa göre çalıştırıp dünyayı yönetmeye kalkışıyorlar bilmiyorum.

Büyük düşünür Einstein bir sözünde
"Dünya; kötülük yapanlar değil, seyirci kalıp hiçbir şey yapmayanlar yüzünden tehlikeli bir yerdir." demiştir hatırlayıp vahlanalım gayri yapacak başka birşey yok zira (gibi)

Bunları niye yazıyorum kısaca belirteyim; dünyanın her yerinde zulüm aldı başını gidiyor en son örnek Arakan! kısaca belirtecek olursam son durumu ve geçmişi aynen şöyle:

"Myanmar’ın kuzeyinde bulunan Arakan bölgesinde yaşayan 1 milyon Müslüman 1942 yılından itibaren sistematik bir şekilde hunharca katlediliyor. Budist katillerin sürekli hedefinde olan Arakan müslümanların katledilmesine ise başta İslam dünyası olmak üzere bütün dünya sessiz kalıyor. Arakan nerede?
İslam, Arakan’da 8. yüzyıldan itibaren bölgeye gelen Müslüman tüccar ve dervişler vasıtasıyla yayıldı. Arakan’da 1430’da bir İslam devletinin kurulduğu ve bu devletin 1784 yılında Budist krallık tarafından işgal edilinceye kadar 354 yıl bağımsız bir devlet olarak kaldığı bilinmektedir.
1948 yılından beri Budist Myanmar devletinin işgali altında bulunan Arakan’daki Müslümanlar, büyük baskı ve kısıtlamalar içerisinde yaşamlarını sürdürmeye çalışımakta. Bölgede Müslümanların evlenmeleri, seyahat etmeleri ve okumaları yasaktır. Müslüman çocukların sadece ilkokula kadar okuyabilmelerine izin veriliyor. Müslümanların seyahat yasakları o kadar geniş ki başka bir kasabaya ailelerini ziyarete gitmek için bile izin almaları gerekiyor.
1 Milyondan fazla Arakanlı Müslüman başta Bangladeş olmak üzere Pakistan, Malezya, Suudi Arabistan’da çok kötü şartlarda mülteci olarak yaşam savaşı vermektedir. Kamplarda açlıktan toplu ölümler alışılagelmiş bir durum haline gelmiştir. (Kaynak:www.milligazete.com.tr/haber/1227852/arakanda-neler-oluyor)

.. Sorun ne bilmiyorum hangi zulmün perdesini aralasam altından müslüman düşmancılığı çıkıyor islam karşıtlığı çıkıyor. Konu din ise din kardeşlik ise her dinde insan kardeş olmalı deniyor ise neden bunu o insan geçinen zulüm sahipleri anlayamıyor bilmiyorum bilemeyeceğim ki tek bildiğim bilmeden de öleceğim.

Şuan benim bile bunları söylemekten/yazmaktan başka birşey gelmiyor elimden onu biliyorum tek yaptığım duâ tek yapabildiğim bir kaç kelime ile yazarak içimi acıtanları duyurabilme çabası benimkisi.

Sözün kısası bugün Zafer bayramımız bugün bizlerin kurtuluş bayramı lakin bu sudan sebeplere bürünüp de yok olmaya hedeflenmiş kitleler nasıl kurtulacak işte onu bilmiyorum.

O yüzden Allah büyük diyerek Zafer bayramımıza dair bir de küçük alıntı ekleyerek tekrar kutlu olsun diyorum kurtuluşumuz.


"Büyük Taarruz, Kurtuluş Savaşı sırasında Türk ordusunun işgalci güçlere son ve kesin darbeyi vurmasını sağlamak ve Anadolu’dan atmak için düşünülüp planlanan gizli bir harekât idi. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 20 Temmuz 1922’deki oturumunda kendisine dördüncü kez olmak üzere Başkomutanlık yetkisi verilen Mustafa Kemal Paşa taarruz kararını haziran ayında almış ve hazırlıkları gizli olarak yürütmüştü. Büyük Taarruz Ağustos’un 26’sını 27’sine bağlayan gece Afyon’da başlamış, Aslıhan civarında kuşatılan düşman birliklerinin Mustafa Kemal Paşa’nın bizzat idare ettiği Dumlupınar Meydan Muharebesi’nde imha edilmesi ile Türk ordusunun zaferiyle sonuçlanmıştı.
30 Ağustos günü, ilk kez 1924’te Dumlupınar’da Çal Köyü yakınlarında Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’in katıldığı bir törenle Başkumandan Zaferi adıyla kutlanmıştır. Zaferi kutlamak için iki yıl beklemenin en önemli nedeni 1923 yılının yeni Türkiye açısından hem ulusal hem de uluslararası alanda yoğunluğun had safhada olmasıydı.
Çal Köyü’nde gerçekleşen ilk törende Mustafa Kemal, millî ruhun canlı tutulmasının önemini vurgulamış ve Meçhul Asker Abidesi’nin temelini eşi Latife Hanım ile beraber atmıştır.
Başkumandan Zaferi 1926’dan itibaren Zafer Bayramı olarak kutlanmaktadır. 1 Nisan 1926’da kabul edilen Zafer Bayramı Kanunu’nda 30 Ağustos Başkumandan Muharebesi gününün Cumhuriyet ordu ve donanmasının Zafer Bayramı olduğu, her yıl dönümünde bu bayram gününün kara, deniz ve hava kuvvetleri tarafından kutlanacağı belirtilir. Aynı yıl, dönemin Savunma Bakanı Recep Peker’in yayınladığı bir genelge ile bayram törenlerinde neler yapılacağı detaylı bir şekilde belirtilmiştir. Ancak 1930’ların ortalarına kadar ilk tören gibi üst düzeyde gerçekleşen Büyük Zafer kutlaması veya anma töreni yapılmamıştır. Hava Kuvvetlerinin ülke savunmasında önemli bir yeri olması nedeniyle, Tayyare Cemiyeti de 30 Ağustos tarihini "Tayyare Bayramı" olarak adlandırmıştır.
Zafer Bayramı için özellikle 1960’lardan itibaren daha kapsamlı ve katılımlı bir şekilde kutlamalar yapılmaya başlanmıştır. 30 Ağustos, Türkiye’de askeri okulların mezuniyet törenlerini yaptıkları gün olmuştur; ayrıca tüm subay ve astsubay rütbe değişiklikleri bu tarihte geçerli olmaktadır. Zafer Bayramı uzun yıllar Genelkurmaybaşkanı’nın tebrikleri kabul ettiği bir bayram olarak kutlanmış; bu durum Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Başkomutan sıfatıyla kutlamalara ev sahipliği yaptığı 2011 yılından itibaren değişmiştir."(Kaynak:tr.wikipedia.org/wiki/30_A%C4%9Fustos_Zafer_Bayram%C4%B1)



.. Rabbim o günleri bir daha göstermesin Rabbim bizlerin kurtuluşundan o bebeklere ve tüm masumlara da nasip etsin diyor değerli bir söz* eşliğinde bitirerek yazımı Allaha emanet ediyorum insanlığı.

*"Türkiye orduları bir devir kapatmıştır. Şimdi mazlum ve tutsak devletler ve uluslar artık vazgeçilmez bir reçeteye sahiptirler. Mustafa kemal’in utkusu, dünya için özgürlük ve bağımsızlık sancağıdır"* (MAHATMA GHANDİ)



Sonsuz saygımla...

30 Ağustos2017 / Z. Nâr
( Merhaba 30 Ağustos, Merhaba İçimin Acıları, Merhaba.. başlıklı yazı Nar-ı Çiçek tarafından 30.08.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu