Karşılıklı  işmarlaşma  olayından  sonra  Jalaleeddin,  Meerayı  sap  gibi  meydanda  bırakıp  evine  doğru  koşmaya  başladı.  Zira  anası  olacak Hadjı  Moc-ella  Prakash,  oğlunun  gavur  kızlarıyla  fingirdeşmesini  asla  hoş  karşılamadığı  gibi  kasaptan  aldığı  yarım  kilo  kıymayı  acilen  eve  yetiştirmesi  gerekiyordu.  

Ancak  Jalaleddin   meydanda  Meera  ile  karşılıklı göbek  atarkan  haber Hadjı   Moc-Ella  Prakash'a  çoktan ulaşmıştı.  

Hadjı Moc-Ella  Prakash  haberi  aldığındanberi  burnundan  soluyordu  ki  genelde  insanlar  hep  burnundan  solurdu  zaten. Jalaleddin  daha  kapıda  görünür  görünmez  öfkeyle  çıkıştı.

- Sen...Sen  nasıl  olur  da  bir  Hindunun  kızıyla  köyün  meydanında  göbek  atarsın? Rahmetli  baban  Jülfikar  Ali  Pitto  bunu  görseydi  yüreğine  inedi  adamın.

Jalaleddin  boynunu  büktü.

-Ana,  ana  ben  o  gızı  seviyem. 

ADEM-  ''Seviyem  ne  abi?. Herifi  Urfalı  yaptın çıktın''
BEN-  Ooolum karıştırma.  Ha  urfalı  Ha  Hintli.  Neticede hepsi  Allahın  kulu  değil mi?
ADEM-  Haklısın  abi.  Devam  et  sen. 

Hadjı  Moc-Ella  Prakash  ağzını  açmadan Jalaleddin  devam  etti.

-Ana, unutma  kız  aynı zamanda  bir  takur  kızı.  Alacağımız  çeyizleri  düşün.

Hadjı Moc-Ella  Prakash'ın  gözleri  buğulandı.  Genç  kız  iken  kendisi  de  maalesef    Hindu  bir  dona  aşık  olmuştu.

ADEM-  Abi !  Kadıncağızı  aşık edecek  bir  nesne  bulamadın  da  dona mı  aşık  ettin?  Hem  donun  Hindusu,  Müslümanı  mı  olur  yahu?
BEN-  Hooo  hoo  hooooo (  Bu  benim  gülüşüm )  Allah  iyiliğini  versin  Adem.  Bu  don,  kıçımıza  giydiğimiz  don  değil.    Mafya  babası  anlamında  don. 

Evet,  o  zamanlar  tabii  ki  Hadjı  filan  değildi. O  yüzden  de  bir Müslüman  olarak  bir  Hinduya  aşık  olmakta sakınca  görmemişti.  Fakat  Don '' Bir  Müslümanla  bir  Hindu  asla  bir  arada  olamaz''  Diyerek  onu  terk  etmişti.  Hadjı  Moj-Ella  Prakash'a  terkedilmek  değil  de  en  çok  Don  Samhi  Barbaghi'nin  sağda  solda  üstelik de  Müslümanca  yemin  ederek  ''  Vallahi  billahi Hinduluk,  Müslümanlık  değildi sorun. Çenesinden  bıktım  gardaş.  O  yüzden  terk ettim''  demesi  koymuştu.  O  gün  bu  gündür  Tüm  Hindulara  ve  hatta  Hinduyu  çağrıştırıyor  diye  hindilere  düşman  olmuştu.  Rivayet  edilir  ki  hindileri  ''  Kabaramazsın  kel Fatma  ''  diye  kızdırma  geleneğini  başlatan  da  işte  bu  Moj-Ella  Prakash  idi. Moc- Ella  Praksh  bu  acı  olaydan sonra  Hadjı olmuş  ve  dünya  işlerinden elini ayağını  çekmişti. 

Bu  elim  hadiseyi  hatırlayan  Moj-Ella  Prakash,  gözlerinden  ateşler,  ağzından  duman   saçmaya başlamıştı  ki  sigarasını  yakmak  istediğinde ve  yaktığında  da  hep böyle  olurdu.  Genelde  çakmak  filan  kullanmazdı. (  Sigara  içmek  sağlığınıza  zararlıdır---Tüm  Hint  filmlerinde bir  sigara  içme  sahnesinde  mutlaka  bu  alt  yazı  geçer ) 

- Takur  değil  isterse  Sakhıp  Sabunju'nun  kızı  olsun.  Olamaz  bu  iş.

Jalaleddin  bir  kez  daha  boynunu  büküp  sordu.

-Neden  ana?

Moj-Ella  Prakash  gözlerinden  iplik  iplik  yaşlar  akarak  ayağa  kalktı  ve  ''  Madem öyle  anlatayım mı?''  diye  sordu. 

 Jalaladdin  cevap  verdi.

-Ana!  Canın  oynamak  istiyor,  kalk  oyna.  Senaryoyu  bahane  etme. 

Hadjı  Moj-  Ella  Prakash  başladı  gari. 

Zabahınan  esen  seher  yeli  mi
Benim  göynüm  divane  mi deli mi  aman  aman  yar.
Köşelerden  melül  melül  bakarım.
Yoksa  bu  gün  ayrılığın  günü  mü  aman  aman  yar.
Hıggıdık  duttu  beni
Duttu  da  guruttu  beni
Seni  gidi  Hindu'nun  oğlu
Gitti  de  unuddu  beni.

ADEM-  Abi  herşey  güzel  gidiyor  da  elin  Hintlisi nerden  bilsin  hıggıdık'ı
BEN- Sen  de  iyisin  valla.  Senin  tiridi  biliyor  da  benim  hıkkıdıg'ı  mi  bilmiyor?

Normal  şartlarda  Jalaleddin,  anasının  intikamını  komazdı  o  Don  denen  herifte  ama  şimdi  daha  acil  işleri  vardı.  Akşam  Meera  ile  buluşacaktı  onların  köyündeki   bir ağacın  altında.  Kıymayı  anasının  kucağına  fırlatıp   onun  ''  Nereye  gidiyon  len  cavırın  eniği''  dediğini  bile  duymadan evden  fırlayıp  doğruca  Mumbai  ili  merkeze bağlı  Dewai  Köyünün  yolunu  tuttu.

O  ağacın  altında  saatlerce  bekledi  Jalaleddin. Ama  Meera  ortalıkta  yoktu.  O  hüzün  ve  elemle  döktürmeye  başladı.

Entarisi  dım  dım  yar
Gelir  diye  umdum  yar.
Yatsıya  kadar  bekledim
Gözlerimi  yumdum  yar.
Hım  hım  hım  da  hım  hım yar
Vıy  vıy  vıy  da  vıy  vıy  yar

Saatler  saatler kovaladı  ama  Meera  ortalıkta  yoktu.  Jalaleddin  uzandığı  yerden  kalktı  ve  hızla  Meeragillerin  konağına   gitti. 

BEN- Adem,  ben  tıkandım sen  devam et.
ADEM- Tamam  abi.  Şimdi  altı  saat  önceye  dönüyoruz.
BEN-  Niye  ki?
ADEM-  Abi,  Moj-Elle  Prakash,  Jalalledin'e  ''  Bu  iş  olmaz  ''  Demişti  ya.  Bakalım  aynı  saatlerde  Takur  Baharat  Kumar,  kızı  Meera'ya  ne  diyor?
BEN-  Hımm  haklısın.   Devam  et.

Takur  Baharat  da  öğrenmişti  kızının  baldırıçıplak  bir  Müslüman  gençle  fingirdeştiğini.  O  öyle  konuşmadı,  ''Neden  yaptın?''  diye  ayrıntılara girmedi.  Direkt  daldı  Meera'ya  Allah  ne  verdiyse.  Fakat  Takur  Baharat  onu  dövdükçe  Meera  artık  nereden  ve  kimden  öğrendiyse  bizim  Müslim  Baba'dan  acıklı  bir  şarkıyla  cevap  veriyordu  babasına  hep  Jelaladdin'in  hayali  gözlerinin  önünde  olarak.

Umrumda değil yaşamak ölmek 
Canımdan geçerim senden vazgeçmem 
Olur mu bu aşkı bir anda silmek 
Canımdan geçerim senden vazgeçmem 

Dünya tersine dönse vazgeçmem 
Gökteki güneş sönse vazgeçmem 
Sensizlik inan ki ölümden beter 
Canımdan geçerim senden vazgeçmem 
Senden vazgeçmem ölsem vazgeçmem 

Jalaleddin,  Takur Baharat'ın  konağına  gelinceye  kadar dayak  attı  zavallı  kızcağıza.  Daha  sonra  da  konağın  bahçesine  çıkıp  marabalarıyla  kriket  oynamaya  başladı  ki  Hindistan'da her  insan  zengin  olsun  fakir  olsun,  hangi  dine  mensup  olursa  olsun  anasından  kriket  sopası  ve  topu  ile  doğuyordu. 

BEN-  Harikasın  Adem.  Müslim  Baba  güzel  oldu  tam  burada.  Şimdi  ben  devam  ediyorum.

Jalaleddin  konağa  geldiğinde  Takur  Baharat,  adamlarıyla  kriket  oynuyordu.  Dikkatli  bakınca  onun  kriket  sopasındaki  kanı gördü  ve  iliklerine  kadar  ürperdi. Çünkü  kana  çok  dikkatli  bakınca  bunun  Meera'nın  kanı olduğunu  anladı.  ''  vay  gavat  vay.  Meera'yı  dövmüş.  Hem de  kriket  sopasıyla  dövmüş  ''  dedi  ve  Meera'yı  görmek  için  onun  odasının  penceresine  tırmanıp  içeriye  baktığında  o  feci  manzarayı gördü:  Meera  ve  bir  grup  kadın,kız  ağlaşıp  duruyorlardı. Ancak  Jalaleddin  tırmandığı  pencereden  içeriyi  röntgenlerken  Takur  Baharat  ve  adamları  da  pencerenin  altına  geldi.

Bu  durumda  Jalaleddin hemen  dans  ekibini  toparladı  ve  başladılar:

Makaram  sarı  bağlar  lo  
Kız  söyler  gelin  ağlar.
Niye  ben  ölmüş  müyem  lo
Meera  karalar  bağlar.

Löberde,  löberde
Zülfü  yüzüne  perde. 
Takur  emmi  bastı  da  bizi  
Meğer  kaderim  böyle.  

Sonra  mı? O  da  bir  dahaki  bölüme. 

( Türk Müzikli Hint Filmi ( Meera'nın Güğümleri Kalaylı ) ---2. Bölüm ---- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 25.09.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu