TÜRKİYE 5 HAZİRAN 1926 TARİHLİ ANKARA ANTLAŞMASININ 5. MADDESİ GEREĞİNCE MUSUL'U GERİ ALABİLİR Mİ?
Evet, son günlerde en çok dile getirilen bir husus başlıktaki soru.
Bu sorunun cevabını vermek için tabii ki Ankara Antlaşmasının tam metnini bilmek lazım. ( Antlaşmanın tam metnini yazı ekinde sunacağım ) Ancak yaklaşık herkesin ağzında olan 5. Maddedir. Yalnız 5. Maddeye geçmeden önce Ankara Antlaşmasının 12. Maddesi ne diyor bir bakalım:
12. Madde: Türkiye ile Irak memurları, öteki Taraf uyruğundan olup kendi toprakları üzerinde bulunan aşiret beyleri, şeyh ya da öteki üyeleri ile resmi ya da siyasal niteliğe sahip her türlü iletişimden kaçınacaklardır. Bağıtlı Taraflar, sınır bölgesinde öteki Devlete karşı yöneltilmiş hiç bir propaganda örgütüne ve kuruluşuna izin vermeyeceklerdir.
Neden 5. Maddeden önce bu maddeyi ele aldım?
Sorunun cevabı gayet açık değil mi: Gerek ölmeden önce Celal Talabani, gerekse pek çok iktidar döneminde zırt pırt ülkemize gelen Mesut Barzani nedir? Hangi sıfatla ülkemize gelmişlerlerdir?
Hafızalarımızı yoklayalım: 30 Mart 2011, 16 Kasım 2013, 10 Aralık 2015 ve 27 Şubat 2017 de ülkemizde değil miydi Mesut Barzani? Havaalanımıza bile bu gün pek çoğumuzun pkk bayrağı zannettiği ve aslında pkk bayrağından pek de farkı olmayan Kuzey Kürdistan Bayrağını çekmedik mi? Halktan gelen tepkiler üzerine ülkenin Başbakanı bizzat '' Irak anayasasına göre Kuzey Kürdistan Bölgesel yönetimi Özerk bir yapıdır.Dünyada da bu şekilde tanınır '' demedi mi?
Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimini resmen tanıyıp daha sonra aynı yönetimin başı '' Referandum yapacağız. İleride bağımsızlığımızı da ilan edeceğiz'' dediğinde. ''Olmaz. Ankara Antlaşmasının 5. Maddesi gereğince sınırlar bozulursa müdahale etme hakkımız doğar ve bu hakkımızı kullanırız'' demenin bir mantığı var mıdır? Sınırlar Kuzey Kürdistan Özerk Bölgesi kurulup orada bir Kürdistan bayrağı dalgalanınca ve sen de bu yönetimi kabul edince bozulmuyor da tam bağımsızlık ilan ettiklerinde mi bozuluyor? Haaa bunu sadece günümüz iktidarına sormak da doğru değildir çünkü bugün Musul, Kerkük, Süleymaniye gibi ata yadigarı topraklarda dalgalanan Kürt bayrağı o topraklarda 11 Mart 1970 tarihinden beri dalgalanır. Yani 47 senedir.
Öte taraftan o meşhur 5. Madde mucibince Musul'a girme hakkına sahip filan da değiliz.
Bakın 5. Madde ne diyor: ''Bağıtlı Taraflardan her biri( Türkiye , Irak ve Tabii ki antlaşmayı imzaladığımız İngiltere... ) 1. Maddede belirlenen sınır çizgisinin kesinliğini ve bozulmazlığını kabul ederek, bunu değiştirmeği amaçlayan her hangi bir girişime geçmekten sakınmayı yükümlenir.''
''Sınır çizgisinin bozulmazlığı kabul edilir. Bunu değiştirmeyi amaçlayan herhangi bir girişimden sakınmayı yükümlenir'' Diyor antlaşma. ''Türkiye'nin Musul'a girip geri alma hakkı doğar'' demiyor. Ama dikkat edilecek olunursa bu 5. Maddede antlaşmanın 1. Maddesine atıf yapılmış. O halde Ankara Antlaşmasının 1. Maddesine de bakmak gerekiyor.
1. Madde: Türkiye ile Irak arasında sınır, Milletler Cemiyetinin 29 Ekim 1924 günlü oturumunda kararlaştırılmış çizgiye uygun olarak, aşağıdaki biçimde kesinlikle belirtilmiştir. ( Bu çizgiye ya da sınıra daha sonra Brüksel Çizgisi denmiş )
Hımm bir de 1924 tarihli Brüksel Sözleşmesi var demek ki. Türkiye- Irak sınırı o sözleşme ile belirlenmiş.
Peki Milletler Cemiyetince oluşturulan bir heyet tarafından 28 Ekim 1924 de Birleşmiş Milletlere sunulan raporda ne varmış? ( Yani Brüksel çizgisinin ana hatları nelerdir? )
1-Musul vilâyetinde çoğunluğun, sayıları 500 bini bulan Kürtler'den meydana geldiği,
2-Kürtler'in Türk ve Arap nüfustan fazla olduğu,
3-1928 yılında sona erecek olan Irak'taki manda yönetiminin 25 yıl daha uzatılması,
4-Bölgedeki Kürtlere yönetim ve kültürel haklarının verilmesi kaydıyla Musul'un Irak yönetimine bırakılması,
5-Milletler Cemiyeti Meclisi'nin, bölgenin iki ülke arasında taksimine karar vermesi halinde Küçük Zap çizgisinin sınır olarak kabul edilmesi,
6-Milletler Cemiyeti, Irak'taki manda yönetiminin uzatılmasını ve Kürtler'e imtiyazlar tanımak suretiyle bölgenin Irak'a bırakılmasını uygun görmediği takdirde, Musul'un Türkiye'ye bırakılmasının uygun olacağı,
7- İngiltere'nin Hakkari üzerindeki iddia ve isteklerinin kabul edilmemesi.
Bu sözleşmeye Türkiye itiraz etse de Lahey Adalet divanının kararı da noktası virgülüne kadar Brüksel Sözleşmenin aynıydı ve Türkiye Lahey Adaley Divanının verdiği kararı 8 Aralık 1925 te kabullendi.
Şimdi...Brüksel sözleşmesini okuduğumuz zaman iki önemli madde çıkıyor karşımıza
4. Maddeye göre Musul, Irak yönetimine bırakılmış.
6.Maddeye göre ise Milletler Cemiyeti eğer ki Iraktaki manda yönetimini uygun görmezse veya Kürtlere bir takım imtiyazlar verilmesi şartıyla Irak hükümetine bırakılmasını uygun görmeze, Musul Türklere verilebilecekti...
Peki Milletler Cemiyeti böyle bir uygunsuzluk gördü mü? Hayır. Zaten görmüş olsaydı şu an Musul bizim elimizde olurdu değil mi? Oysa Irak'ın...
Şimdi denilebilir ki: Irak rejimi içinde özerk bir Kürdistan ile tamamen bağımsız bir Kürdistan farklı kavramlardır. O bölgede Barzani eğer tam bağımsız bir devlet kurarsa bu, sınırların değişmesi anlamına gelir ve Musul'u geri almak için müdahale hakkımız doğar.
Bir kez daha hatırlatalım: Musul, hali hazırda Irak devletinindir. Fiiliyatta olmasa da resmiyette Irak'a aittir.
O topraklarda bir Kürdistan devletinin kurulması halinde ne olur peki?
Eğer kurulacak/ kurulması planlanan Kürdistan devleti, Türkiye'den de toprak talebinde bulunuyorsa bu durumda böyle bir devlete savaş açılır ve bu bir haktır. Türkiye'den toprak talebinde bulunmuyorsa açacağınız savaş haklı gerekçelere dayanan bir savaş olarak kabul görmeyecektir. Hele hele de '' Kürtler bir devlet kurmaya kalkıyorlar o halde Irak'a ait olan Musul'u geri alayım'' Diyemezsiniz. Çünkü sınırları değişen siz değilsiniz, Irak. Ancak yine de sınırlarınızı tehdit eden bir durum söz konusu. Bir tehdite karşı da her türlü önlemi alma hakkınız var elbette. Sınırlarınızı koruma hakkınız çerçevesinde hazır eliniz değmişken Musul'a da girebilir misiniz? Girebilecek gücünüz varsa girersiniz. Ama zaten böyle bir güce sahipseniz Ankara Antlaşmasının 5. Maddesine sığınmanıza gerek yoktur.
Yani efendim bazılarının dediği gibi Ankara Antlaşması ve o meşhur 5. Madde 91 Yıllık sigorta değildir. Sigorta olabilmesi için en başta Birleşmiş Milletlerin ''Aaaa namussuz Barzani'ye de bak sen. Ankara Antlaşmasının 5. maddesini çiğnedi. Haydi Türkiye, hakkını kimselere bırakma'' Demesi lazım. Yani efendim o meşhur 5. madde öyle üstün bir dehanın Antlaşma metnine soktuğu koruyucu kalkan olmadığı gibi 91 senedir kimsenin görmediği ama şimdi birdenbire mal bulmuş Mağribi ya da yeni gelin misali sarılmamız gereken bir nesne de değildir.
Diyelim ki bir müdahale yapıp Barzani'yi bertaraf ettiniz ve Musul'a da girdiniz Ankara Antlaşmasının 5. Maddesi mucibince; sonrasında yine Ankara Antlaşmasının 1. Maddesi mucibince Irak'a bırakmak zorundasınız eğer her şey Ankara Antlaşması ile düzenlenecekse...
Peki tüm bunlara rağmen Musul'a girelim ve '' Baskın basanındır. Geri aldık ulan Musul'umuzu var mı bir itirazınız'' Diyelim mi?
Vallahi milletteki coşkuya bakacak olursanız ABD, AB, İsrail hepsi vız gelir. Bir an önce dalalım ve Musul'umuzu, Kerkük'ümüzü geri alalım.
Eeee normaldir tabii ki. Kore Gazilerinin nesli tükenmek üzere, Kıbrıs gazilerinin er olanları ben misal 63-64 yaşlarında olduğundan yeni nesil savaşı pek bilmiyor. O bakımdan da bilgisayarda oynadıkları savaş oyunları gibi bir şey sanıyorlar.
Aslında ''Musul nasıl elimizden çıktı?''yı da anlatmam gerekirdi ama yazı hayli uzadı. O bakımdan noktayı koyuyorum.
Sonuç olarak: Musul'u, Kerkük'ü, Süleymaniye'yi ve ata yadigarı daha nice toprakları geri alabilecek güç ve kudretiniz varsa Ankara Antlaşmasının 5. Maddesine ihtiyacınız yok. '' Suyumu bulandırıyorsun'' Demeniz yeterli. Böyle bir güce sahip değilseniz suyunuzun içine işerler siz de hâla Birleşmiş Milletlerin çizdiği sınır için ''Birleşmiş Milletlerin kararına mucibince müdahale hakkımız var. Heyooooo. Haydin Musul'a'' der durursunuz.
Kısaca, bana sorarsanız?
'' Bâ'de harabül Basra '' Diyeyim arif olan anlar mutlaka.
------------------------------------------------------------------------------------------------
5 ARALIK 1926 TARİHLİ ANKARA ANTLAŞMASI
Madde 1. Türkiye ile Irak arasında sınır, Milletler Cemiyetinin 29 Ekim 1924 günlü oturumunda kararlaştırılmış çizgiye uygun olarak, aşağıdaki biçimde kesinlikle belirtilmiştir.
(Brüksel Sınır Çizgisinin Tanımı)
- Eklidir -
Bununla birlikte, sözkonusu bu sınır Aşuta ve Alamun güneyinde, bu iki yeri birbirine bağlayan yolun Irak topraklarından geçen kesimini Türk toprakları içinde bırakmak üzere, değiştirilmiştir.
Madde 2. Son Fıkrası saklı kalmak üzere, 1. Madde ile belirlenen sınır çizgisi işbu Andlaşmaya bağlı 1/250.000 ölçeğindeki harita üzerinde gösterilmiştir.
Metin ile harita arasında aykırılık görülürse metin geçerli olacaktır.
Madde 3. Birinci Maddede tanımlanan sınır çizgisini toprak üzerinde işaretlemek üzere bir Sınır Komisyonu kurulacaktır. Bu komisyon Türkiye Hükümetince atanacak iki ve Britanya ve Irak Hükümetlerince ortaklaşa atanacak iki yetkili temsilci ile, kendisi kabul ederse, İsviçre Cumhurbaşkanınca İsviçre uyruklu bir başkandan oluşacaktır. Komisyon en kısa sürede ve en geç bu Ândlaşmanın yürürlüğe konulmasından başlayarak 6 ay içinde toplanacaktır. Komisyonun kararları çoğunlukla alınacak ve buna tüm Bağıtlı Yüksek Tarafların uyması gerekecektir.
Sınır Çizimi Komisyonu, her durumda, işbu Ândlaşmadaki tanımları en yakın biçimde izlemeğe çalışacaktır. Komisyonun giderleri Türkiye ve Irak arasında eşit olarak bölüşülecektir. İlgili Devletler, Komisyonun görevini yapabilmesi için, gerekli yerleşme, işçi, gereçler (kayıklar, işaret taşları) ile ilgili tüm konularda, gerek doğrudan doğruya, gerek yerel makamlar eliyle, ona yardım etmeği yükümlenirler.
Sözkonusu Devletler, bundan başka, Komisyonca konulacak nirengi noktalarına, sınır işaretlerine, kazık ve öbür işaretlere uymayı yükümlenirler.
Sınır işaretleri birinden öteki görünebilecek biçimde konulacak ve üzerlerine sayısı yazılacaktır. Bunların yerleri ile sayıları bir harita üzerinde gösterilecektir.
Sınırın belirlendiğini gösteren kesin tutanak ve ona ekli haritalar ve belgeler üçer örnek olarak düzenlenecek ve bunlardan ikisi sınırdaş devletleri hükümlerine, üçüncüsü ise, aslına uygunluğu onaylanmış örnekleri Lozan Andlaşmasmı imza eden Devletlere sunulmak üzere, Fransız Cumhuriyeti Hükümetine verilecektir.
Madde 4. Birinci Madde uyarınca Irak'a bırakılan topraklardaki halkın uyrukluğu sorunu Lozan Andlaşmasının 30-36. Maddelerine göre çözüme kavuşturulacaktır.
Bağıtlı Yüksek Taraflar Lozan Andlaşmasının 31., 32. ve 34. Maddelerinde öngörülen seçme hakkının bugünkü Andlaşmanın yürürlüğe konulduğu günden başlayarak iki ay süre için geçerli olabileceğini kararlaştırmışlardır.
Bununla birlikte, Türkiye sözkonusu halktan seçme haklarını Türkiye uyrukluğu için kullananların işbu haklarını tanıma konusunda serbestliğini saklı tutar.
Madde 5. Bağıtlı Taraflardan her biri 1. Maddede belirlenen sınır çizgisinin kesinliğini ve bozulmazlığını kabul ederek, bunu değiştirmeği amaçlayan her hangi bir girişime geçmekten sakınmayı yükümlenir.
İKİNCİ KESÎM
İyi Komşuluk İlişkileri
Madde 6. Bağıtlı Yüksek Taraflar, bir ya da bir kaç silâhlı kişinin sınır bölgelerde yağmacılık ya da eşkıyalık yapmak amacıyle girişecekleri hazırlıklara ellerindeki tüm olanaklarla karşı koymağı ve bunların sınırdan geçmelerini önlemeği karşılıklı olarak, yükümlenirler.
Madde 7. 11. Maddede yazılı yetkili memurlar sınır bölgesinde yağmacılık ya da eşkıyalık yapmak üzere bir ya da bir kaç silâhlı kişinin hazırlıklarda bulunduğunu öğrendiklerinde, bunu karşılıklı olarak ve ivedilikle birbirlerine bildireceklerdir.
Madde 8. 11. Maddede yazılı yetkili memurlar, bulundukları yerlerde yapılmış olabilecek tüm yağmacılık ve eşkıyalık eylemlerinden, karşılıklı olarak, birbirlerine haber vereceklerdir.
Haber verilecek Taraf memurları, ellerindeki tüm olanakları ile bunları yapanların, sınırdan geçmelerini önlemeğe çalışacaktır.
Madde 9. Silâhlı bir ya da bir kaç kişi sınır bölgesinde bir ağır ya da hafif suç işledikten sonra öteki sınır bölgesine sığınmağı başarırsa oranın makamları bu kişileri silâhlarıyle ve yağma ettikleri eşya ile birlikte, uyruğu bulunduğu Tarafın makamlarına teslim etmek üzere, yasa uyarınca tutuklamak zorundadır.
Madde 10. Andlaşmanın işbu Kesiminin uygulandığı sınır bölgesi Türkiye'yi Irak'tan ayıran tüm sınır ile bu sınırın iki yanında 75 Km. derinliğindeki topraklardır.
Madde 11. Andlaşmanın işbu kesimini uygulamakla görevli, yetkili memurlar şunlardır :
Genel işbirliğini düzenlemek ve alınacak önlemlerin sorumluluğunu üstlenmek üzere;
Türkiye tarafından : Sınır Askersel Komutanı.
Irak tarafından : Musul ve Erbil Mutasarrıfları.
Yerel bilgilerin ve ivedi bildirilerin verişimi için;
Türkiye tarafından : Valilerin onamı ile atanacak memurlar.
Irak tarafından : Zako, Amadiye, Tibar, Rovandoz Kaymakamları.
Türkiye ve Irak hükümetleri gerek 13. Maddede sözü edilen Sürekli Sınır Komisyonu aracılığı ile, gerek diplomasi kanalından birbirine haber vererek, yönetimsel nedenlerle, yetkili memurların çizelgesini değiştirebilirler.
Madde 12. Türkiye ile Irak memurları, öteki Taraf uyruğundan olup kendi toprakları üzerinde bulunan aşiret beyleri, şeyh ya da öteki üyeleri ile resmi ya da siyasal niteliğe sahip her türlü iletişimden kaçınacaklardır. Bağıtlı Taraflar, sınır bölgesinde öteki Devlete karşı yöneltilmiş hiç bir propaganda örgütüne ve kuruluşuna izin vermeyeceklerdir.
Madde 13. Andlaşmanın işbu Kesiminin hükümlerinin uygulanmasını kolaylaştırmak ve genellikle sınır ürerinde iyi komşuluk ilişkilerini sürdürmek üzere, zaman zaman Türkiye ve Irak Hükümetlerince karşılıklı olarak atanacak eşit sayıda memurlardan oluşan bir Sınır Komisyonu kurulacaktır.
Bu Komisyon en az 6 ayda bir kez ve, durum gerektirirse, daha çok toplanır.
Sıra ile Türkiye ve Irak'ta toplanacak olan bu Komisyon, Andlaşmanın bu Kesiminin hükümlerinin yerine getirilmesine ilişkin işleri ve ilgili sınır bölgeleri memurlarınca üzerinde anlaşma sağlanamayan öbür her türlü sınır sorunlarını dostça çözmekle görevli olacaktır. Komisyon işbu Andlaşmamn yürürlüğe girdiği günden sonra iki ay içinde ilk kez Zako'da toplanacaktır.
ÜÇÜNCÜ KESÎM
Genel Hükümler
Madde 14. Her iki ülke arasında ortak çıkarlar alamnı genişletmek amacıyle, Irak Hükümeti işbu Andlaşmamn yürürlüğe konulması gününden başlayarak 25 yıl süre ile, aşağıda gösterilen gelirlerin % 10 unu Türkiye Hükümetine ödeyecektir.
a) 14 Mart 1925 günlü ayrıcalık Sözleşmesinin 10. Maddesi uyarınca "Turkish Petroleum" Kumpanyasından,
b) Yukarıda anılan Ayrıcalık Sözleşmesinin 6. Maddesi uyarınca petrol ihraç edebilecek olan Ortaklıklardan ya da kişilerden,
c) Sözkonusu Ayrıcalık Sözleşmesinin 33. Maddesi uyarınca kurulabilecek yan Ortaklıklardan.
Madde 15. Türkiye ile Irak, Dost Devletler arasında yerleşmiş yöntem uyarınca, bir suçluların geri verilmesi Andlaşman yapmak üzere ivedilikle görüşmelere girişmeği kararlaştırmışlardır.
Madde 16. Irak Hükümeti kendi ülkesinde oturan kimi kişileri, işbu Andlaşmamn imzasına dek, Türkiye lehindeki düşünce ve siyasal eylemleri nedeniyle, tedirgin etmemeği ve onlara en geniş anlamında bir genel af tanımağı yükümlenir.
Bu konuda verilmiş mahkeme kararlarının hepsi geçersiz kılınacak ve sürdürülmekte olan tüm kovuşturmalar durdurulacaktır.
Madde 17. işbu Andlaşma, onay belgelerinin verişimiyle yürürlüğe girecektir.
îşbu Andlaşmamn İkinci Kesimi, Andlaşmamn yürürlüğe girdiği günden başlayarak 10 yıl süre ile yürürlükte kalacaktır.
îşbu Andlaşmamn yürürlüğe girdiği günden başlayarak, 2 yılın sonunda Bağıt'lı Taraflardan her biri sözkonusu Kesimi kendisi açısından ortadan kaldırmak hakkına sahip bulunacaktır.
Ortadan kaldırma, onun bildirildiği günden başlayarak bir yıl sonra geçerli olacaktır.
Madde 18. îşbu Andlaşma Bağıtlı Yüksek Taraflarca onaylanacak ve onay belgeleri ivedilikle Ankara'da verişilecektir. Andlaşmanın aslına uygun örnekleri Lozan Andlaşmasını imza eden Devletlere sunulacaktır.
Bu hükümlere olan inançla, yukarıda adları yazılı yetkili Temsilciler işbu Andlaşmayı imza etmişler ve onu mühürlemişlerdir.
Ankara'da, 5 Haziran 1926 günü, 3 örnek olarak, düzenlenmiştir.
Dr. TEVFİK RÜŞTÜ--- R. C. LİNDZEY