Bir giyotin ısmarlayabilirim:
Delici gözlerinde acının
Derin bir iç çekişi içip
Vaktini bilmediğim mutlak zaferin
Tınısında
Kaybolmayı defalarca ertelediğim.
Bir süse benzer bazen elemim:
Süs bebeklerinden çaldığım mutluluğu,
Kelamın yitiminde
Savurduğum çığlığı
Hatta göz bebeklerinde evrenin
Koca bir çığ gibi büyüyen
Kayıp nakaratını arayan bir şarkı
Kadar da içten ve nazlı.
Kandıklarımı bilerim
Kanadığımı görmese de Tanrı,
Diyenleri esefle kınayıp
Günahlarımı sererim ayaklarına
kaderin,
Derinlerden kopup gelen
O çocuksu özlemim kadar da
İmkânsızım ve bedelsiz.
Bir şiirin naaşında dirildiğim
Bir de gözyaşlarımı biçen kaderden
Çektiğimi asla dile getirmediğim
Demeyi bile gölgelerken içimdeki sanrı.
Durgun göllere nispeten
Dingin olmayı asla sevmedim.
Lal şarkıları çalarken çılgın
dalgaları
Yine beynimde dans eden
Zikrin fikrime nifak sokan valsi
Yine ucube bir gölgeden
Erişkin bir acıya uzanan;
Diril bir lehçe bellediğim hüznü
Körükleyen aşkın ikircikli dansı...