Endişeye mahal yok,
Az sonra çatlayacak yerküre
Ve boğacak da içinde ukde kalan
Son düşleri.
Gök delirebilir ansızın,
Bir sızıyı evlat edinirsin usulca
Ve büyür de büyür:
Hem yüreğin yarası kanar
Sonra da sen kanarsın her söyleme
Her vecizede saklı tuttuğun dilekleri
Fısıldarken Kara Melek
Fıtratında solan güllere meyledersin
Derken solarsın günbegün.
Unutma asla adını ve aslını:
Şaibeli gölgeler oynaşırken tokanda
Bir ıslık çal ve bekle kozanda,
Birazdan dönüşeceğin kelebeği
Kovma sakın ruhundan,
Ruhunu da koyuverme üç beş menfaate
Belki gök gözlerinde sevdanın,
Yarım ağız hangi hurafe ise inandığın,
Pes etme sevmekten
Güvenç denen ısrarcı metanet ile
Serildiğin rahlende.
Varsın kop gel kozandan:
Bilsen de öleceğini
Gün ermeden sona
Tut nefesini
Boca et sevgini, hüznünü, hayallerini
Evren denen boşluğa:
Ki boşluk aslında sensin
Kuytularında ömrün gezindiğin derviş
cübbenle
Kazan kaldırdığın nefretin, hasedin
ve yalanın
Hangi temsilcisi ise
Yine yüreğini boğan
O akıbeti belirsiz fermanların,
Sakındığın kadar sığındığın
Gönül dergâhının…
Belki diz dize verdiğin her beyanı
Şerh düşerken güne
Dirildiğine nasıl ki kani üstelik
Bir yalanı da
Sonlandırırken tüm saflığınla.
Varsın olsun içindeki efkârın:
Elbet dineceğini bilip;
Varsın hutbelerde gezinen ruhunun
En soluk hazanını hayat bil;
Yine makber bildiğin
Yürek sesinle hemhal
Büründüğün kasvetin de elbet vardır
yarını;
Korkusuzca sevdiğin nasıl ki müphem
Nazarında eşrafın;
Nasıl ki hazan yüklü yüreğin dinmez
telaşında
Saklısın
Varsın olmasın farkın solgun bir
gülden;
Gülebildiğin kadar insansın
Gülümsemeyi reddetsen bile
Yine Hakkın nezdinde
Müebbet sevdanla
Erdiğin rütbende
Son kalıntın olsa da üç beş dize…