Sevgili dostum, merhume Ayşe Bakkalcı’nın
anısına…
Olasılıklar var bazense şaibeli
şıklar güncelliyor hayatı.
Kimi zaman sevgiden müteşekkil
bazense göğün nemine eşlik eden sahipsiz bir üzünç. Yitip giden zaman ve yitip
giden nice güzel insan yine vadelerini erken tamamlamış aslında dünyaya gelmek
bir seçimden öte kaderin önayak olduğu bir sunum yine bizlerin payına düşen.
Günden güne değişen ikramı kaderin
hani uzvunda bilinmezi bazen kıstas bellediğimiz bazen kıs kıs gülerken kader.
Bir çöküşün kanatlarında ölüm.
Bir günün bitiminde umut belki de
dündeki kıyımın rehaveti ile yeni günden bile şüphe duyarken.
Gün batımında eksik bir renk aslında
şafağa dair bir rivayet ve insana dair derin bir teyakkuz.
Dünden öteyim işte. Bir sancı ile
uyandım bir nida ile savruldum sonra da kaskatı kesildim… demekten öte aslında
diyemeyeceklerime dahi toz konduramazken.
Şefkatli ellerinde annemin; sevdanın
da tozunu dumana katarken.
Sebepsiz yaşadığımız mı umudu yok
saydığımız mı ya da akışında akıma kapıldığımız: kâh mutluluk örselenirken kâh
hüzün yakarken kâh aşka yenik düştüğümüz.
Batılında sanırım ömrün; hani ne
anlama geldiğini kestiremediğimiz hani hicvinde ömrün bir dokunuşa heba
ettiğimiz ya da sarıklı bir cümle belki öküzün altında buzağı aramak kadar da
esefle kınadığımız ya da kınandığımıza delalet.
Özrümde saklıyım yine ve övgümde
kayıp bir ritim zira bir kaybım oldu dünden önce ve varlığı idi dostluğun
tutkusu ve utku hatta ufkumda onu görmekle bahşedilen bir armağanı lav etmekten
kaçındığım…
Yükümde saklı tuttuğum yine yüreğin
hafifliği sanırım metazori bir gülümseme aşkın sınandığına dair aslında aşka
benim kadar âşık bir dostumun vefat haberi ile sarsıldığım üstelik hastane
dönüşü hatta hicvi midir nedir, diye sorguladığım ne de olsa hayatımdaki en
kutsal insanı bana yeniden bağışladı Tanrı.
Annemden nemalandıklarım ve benden
ona sirayet eden…
Yorgun kalbinde annemin yer alan nice
nüve yine yazmakla hafiflediğim ve doktorun teskin edici gülümseyişi annemin
sağlığında katkısı olan bunca duaya da duacı olduğum gerçeği.
Unutmakla mükellef olduğumuz ne çok
şey ve yolcu koltuğunda arabanın, aslında yoldan değil de yelden ağrıyan ensem.
İri bir sancı belki de anlık.
Diri bir neşe ne de olsa annemin
gölgesi bile bana yeter.
Belki de kiminin tuhafına gittiğim
hele ki minik kıvılcımlarla ben ormanları yakarken ve sevdiklerimle teselli
bulduğum bir de sevilmek yer kapmışken hayat denen kuyrukta.
Ölü gözleri kederin…
Mutlu olmak için ne çok sebebim var
oysa hatta minik kıpırtılara ben anlamlar yükleyip büyük neşeler salgıladığım
ve saldığım ve sarıldığım…
Dünden önceyim yine ve yine ve
yeniden demek adına fazla da hicap etmesem yoksa korunaklı dünyaların
küpeştesinde ben deniz aşırı bir yolculuk mu yapıyorum?
Ve sayıyorum geriye ilerden çok
ilerisine geçiş yapacaktım oysa, demekten bile tensiye ederken kendimi.
Gölgemle barışığım bu gün.
Dünümle kavgalıyım oysa.
Sevginin tılsımında ruh bulan çocuk
neşemi da ayıplamayın hani.
Ya da havadan nem kapan eşkâlimi
kimseye ihbar etmeyin.
Dolduruyorum boşlukları.
Hayatın ritmine tempo tutuyorum çünkü
tutunmalıyım hayata belki de yüreğimin kırık balkonunda, düşme tehlikesi
geçirip ölümü teğet geçen insanlara bakıyorum da… oysaki o, değil ölümü teğet
geçmek asla dokundurmazdı bile kendine ölümü.
Ansızın dost olduğumuz… yok, yok var
elbette öncesi.
Paylaştığım tüm yazılarım hele ki başım
ne zamanki yana düşse, o diri neşesi ve yürekli kimliği ile bana güç aşılayan
bir yabancı idi ilk etapta.
Korkuyordum onu kırmaktan.
Korkuyordum incinir diye aslında
engelli yüreklere nazire yapan bir engeli de yoktu elbette yürüme kabiliyetini yitirdiğini
de pek önemsemezdi hele ki o duru yüreğinde, dualarımda saklı tuttuğum naif
kimliği ile dosttan öte dosttu ve yüreğinin sicili ne kadar da temizdi.
Ne tuhafsın hayat, hem de ne tuhaf!
Geçmiş zaman kullanıyorum.
Ne yani artık o olmayacak mı yanımda?
Ama tanışma şerefine nail olacaktım
eğer düşerse yolu buralara.
Ne engeli vardı ne emsali.
Ama eşsiz bir ruhu vardı ve diri bir
yüreği ve hayalleri.
Özeline asla girme hakkım yoktu ki
kimsenin de ki kimsenin bizimkilere girme hakkının olmadığı gibi.
İsteyen girer de hani hele ki insanın
saklayacak bir şeyi yoksa… elbette dertleri haricinde.
Şiirlerimde siliyordu gözyaşlarını.
O okuyordu ben ise mutlanıyordum.
Kadim dostum güzel insan: insanım
diyen nicesine teğet geçen insanlık vasıflarına en üst düzeyde haiz.
Hecelerim ağlıyor dünden beri ve
kelime kurmaya gücüm yok yine onun ölüm haberini aldığımdan beri.
Mutlu olmak bana yaramıyor mu ne?
Dingin olma özlemim lakin durduk
yerde hüzün çakılıp duruyor yüreğime.
Meşakkatli bir duygu sevgi aslında
kutsalımız aslında olmazsa olmazımız.
Neden gittin güzel dostum? Bunu sorma
hakkım yok, biliyorum ama gidip de dönmeyeceğini de biliyorum.
Bir ömür ona dayatılanları
umursamayıp engelli hakları için verdiği mücadele.
Rakımı olmayan bir yükseklikte şimdi.
Cennetin rakımı kaç ki?
Ya yüreğin kaybı?
Ya dostluğumuzun devamının gelmemesi?
Ama bu, demek değil ki; onu unutacağım bilakis daha çok aklımda şimdi ve
yüreğim de delik deşik.
Zaten deliklerden sızan duygular
sonra da içime sızan acı.
Rahmeti bol olsun yüce Rabbimin.
Şaşkın kış mevsiminde yine şaşkına
döndüm.
Her ölüm erken, değil mi şairim?
Demlendi duygularım ve gözyaşlarım da
kayıtsız değil hani dünden beri.
Kayda değer mutluluğum yine
kayıplarda.
Yaşarken ölen dostlarımdan değildi
sevgili Ayşe Hanım: hiç karşılaşmasam da yaşarken tutunduğum dostlarımdandı.
Ölüp ölmediğine hala emin değilim.
Sanırım aklımı kaçırıyorum.
Hayatın kuytularında neler saklı kim
bilir, demekten imtina ediyorum.
Tanrım, zaman donsun lütfen.
Hatta dünde donsun tüm insanlık ve
zaman.
Hatta ölümün olmadığı bir çizgide
donsun hayat ve mutluluk.
Lakin kalan sağlar bizimdir, demek de
boynumuzun borcu üstelik utanmadan kahkaha bile attım bu gün hatta attık sonra
yine demlendim sonra yine dertlendim.
İniş çıkışları ömrün ne yani düzdü,
diye bilirdim.
Hicvine tutsağız işte hayatın ve
ritminde damıtıyoruz duygularımızı sonra da kuruluyoruz tahtımıza.
Ölümün bir özrü olabilir mi peki?
Yaşarken gömülenlerden olmadığını bil
sevgili Ayşe.
Seni çok sevdiğimi de bil güzel
kadın.
Sahi, nereden düştüm ben bu sevgi ve
özlem denen okyanusa?
Hele ki aşk yok mu, aşk?
Sevmeye korkuyorum ya giderse tüm
sevdiklerim?
Cennetin rakımında buluşalım sevgili
Ayşe.
Sizin oralarda asla kar yağmasın, e
mi dostum?
İyi de benim yüreğim çok üşüyor son
zamanlarda. Kim demiş hava soğuk değil diye?
Mekânın cennet olsun güzel dostum.
Dualarım seninle.