Koruyucu sevgimin inhisarında, z/amansız bir tasa bellemek ve isimler durağında adımla nakşeden bir hürmeti sunmak evrene.

 

Gönül borcum var madem bir de matem bellediğim kalemim.

 

Hangi im’in derdindeyim kim bilir yine tek nüsha almak adına içimin matbaası geceye ve hüzne ayarlı.

 

Sağdıcım bellediğim sonrama da rest çektiğim.

 

Hayatın külliyesinde tek bir heceden de hallice.

 

Istırap bellenen rahvan bir dokunuş; aslında değil de ezelinde kayıtlı o günce.

 

Derme çatma olmalı aklımın kulübesi ve tek oda yalnızlığı ihlal edenlerden alacaklı bir cümle nazarında.

 

Beyit beyit yol var önümde derken hükümler derleniyor derken zaman saf tutuyor.

 

En muzdarip olduğum duygu yine duygusallığın tonunu ve tınısını bir türlü ayarlayamadığım.

 

Ay’ı az evvel uyuttum koynundaki tek yıldızı çaldım senin yerine bir de name name dökülen isminin kıvrımları.

 

Hangi rüyama sahip çıktım da uyandım ansızın? Hangi rotamı sabit kıldım da varamadım hiçbir yere?

 

Kerpetenle sökmeliyim kalan dişlerini zulmün ve zalim yanlısı kim ise belki içimdeki o nüktedan seyirdir zulme karşı geldiğim ve gördüğüm tüm zulmü Hakkın nezdinde bertaraf edip hiç kalkışmadığım.

 

Bir yazı başlığı aramadan çıktım yine yola artık nereye düşerse yolum sanırım bir hastane güncesi derlemeliyim her odaya not düşen başhemşirenin maskesinin ardına gizlediği o gülümseme. Çalamadılar işte çalamayacaklar da: hala gülümseyebiliyorum tüm yorgunluğumu ifşa etsem de sanırım hayali bir öpücük kodluyorum alnına iz düşmek iyinin ve güzelin sonra da şükretmek.

 

Hala nefes alıyorum ve koşabiliyorum da: lakin ne toplu taşıma aracına biniyorum ne de toplama kamplarına görev üzerine sürüldüm. Gönüllüyüm ben hele ki gönlümde toplu yaşayan onca sevdiğim insan ki haberleri bile yok. Olsun da. Varsın haberleri olmasın. Oldu da ne oldu bu güne kadar? Sadece hüzün resmedildi ve ayrılık: sanırım sevginin doğurganlığında kibre davetiye çıkaran. Üstelik gözlerine bakmadan rahatça konuşabiliyorum aslında dokunmam bile yasak iken iyi de fizikken kimse yok çevremde sadece kuru gürültü ve çemkiren iblis lanet okurken insanoğluna ben payıma düşenle restleşiyorum.

 

Rabbimin hükümranlığında bir beyit ısmarlıyorum sadece mazlum ve Allah arasında hele ki o çekili perde bile uçuşurken yaşlarım yine beni hizaya getiren sonramı bilmesem de aslında bilmek filan da istemiyorum. Ne derdim ne tasam yeter bu duygumu tamlamaya.

 

Zaman mıhlandı.

 

Ölüm mimlendi.

 

Yılan uykusundan uyandı işte.

 

Zehrimi içime saldım ve panzehir ile çarpıştı bir anda tıpkı bela ve duanın karşılaştığı o fasılada yüce Rabbim kanatlarıma yeni benekler eklerken.

 

Hazin de olsa hayat… ne yani hep mi hüzün, diyenleri tensiye edip de kurmaca bir mutluluk mu iz düşmeli satırlara?

 

Yalandan da olsa mutlanan benliğimle pek iyi değil aram madem aslında insanları çok sevsem de aram onlarla da iyi değil. Hep iki uçtayım: bir suskun bir geveze.

 

Dün dertleşiyordum ki bir dostumla-tınısındaki ahenge bakar mısınız?

 

Sonra ne mi oldu?

 

Kuyruğunu sıkıştırdı ve gitti zaten gelip selam vermesi bile bir mucize iken saniyelerle sınırlı olsa da yanımda olduğunu düşünmeme vesile olmuştu.

 

Annemin kulakları çınlasın ve beni gerçekten sevip de tanıyan kim ise:

 

Saflıktan muzdaripim ya… gerisini siz getirin.

 

Çalıntı selamlarım yok benim ve yalan sevgilerim de sanırım en güzelini yapıyorum: gözlerinin içine bakmadan ve dokunmadan ve korkmadan da bir gün gider mi diye… evet, evet, sessizce seviyorum gerisi geliyor zaten.

 

Ne ben değişiyorum ne de karşımdakinden talep ediyorum. Üstelik içinde her ölçü sevgi mevcut: aşk, hüzün, merhamet, yalansız ve sıra dışı sevmelerin uzmanıyım madem…

 

Gönülde tek zerre tortu kalmadı yazmaya düştüm düşeli.

 

Ah’larımı yok sayıp, sırlarımı da imlere sakladığım ben hepten kayıplarda ve kozamdayım… bir de İlahi Aşkın resmettiği o huzur yok mu?

 

Bu gün elini tuttum.

 

Aslında senin elini tuttum ve sen fark bile etmedin oysaki biz buna alışıktık bir ömür boyu.

 

Elini tuttuğum kim varsa yine bihaber o temastan, seviyorum ben tüm saflığımla, tüm insanlığımla ve merhametlilerin en merhametlisi rıza göstersin diye içimde en ufak şüphe ve kötü niyet olmadan seviyorum ve niyazlarımda sarmalıyorum tüm dileklerimi.

 

Gök bu gün tam ortasından yarılacaktı zannımca ne de olsa o meşhur haber kanalındaki sevgili meteoroloji editörü günler evvel uyarmıştı bizleri. Sonra ne mi oldu? Ağladığımı kimse görmedi ve en çok da buna sevindim sonra da tam ortasından tamir etti doğa ana, göğü ne de olsa meleklerin ve huzurun alfabesi gök kubbe en çok da hava karardığında İlahi Gücün varlığına doya doya nail olduğum.

 

Bu gün de hava yağmurlu/ymuş ve ne mutlu bana ki; kimse görmeden eşlik edeceğim tabiat anaya.

 

O da bilmiyor onu ne kadar çok sevdiğimi tabii ki Allah’tan sonra.

 

 

 


( Bu Gün Elini Tuttum... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 20.07.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu