MEHDİ'NİN(!)  BİRİNİ  TIKTIK  KODESE  DE  ÖTEKİNİ  NE YAPACAĞIZ? - 5. BÖLÜM -

NASIL  KANDIRIYORLAR ?

Bu  soru  aslında  sadece İskender  Evrenosoğlu  için  sorulması  gereken  bir  soru  değildir.  Çünkü  ülkemizde  insanlarımızı  Allah  ile  aldatan  sadece  o  değildir.  Hatta  belki  de  o  bizleri  Allah  ile kandıranlar  arasında  bir  sıralama  yapılsa  en  sonlarda  bir  yerde  yer  alır. O  zaman  niçin  onu  ele  aldım?  Çünkü  en  zayıf  halkalardan  biri  olmasına rağmen  içlerinde  en  sapıtmış  olanı  odur. Sapıklığı  en açık  ve elle  tutulur,  gözle  görülür  olanı  odur. 

Beş  bölümdür  onu  anlatmamın  bir  diğer  sebebi  de  içlerinde  en  sapıtık  olanı  o  olduğu  halde  onun  bile  insanları  kandırabilmesidir.

Peki  nasıl  kandırıyorlar?

Aslında  çok  da  şaşırmamak  lazım.  Düşünün  ki  Peygamberimiz  Muhammed  Mustafa  daha  hayattayken (  Ömrünün  son  yıllarında )  ortaya  çıkmıştı  yalancı  peygamberler. Ondan sonraki  dönemde  Hz.  Ebu  Bekir'in  halifelik  döneminin  çoğu  bu  sahtekarla  mücadele  içinde  geçti

Mesela  bu  sahtekar  yalancı  peygamberleden  biri  olan Müseyleme'tül Kezzab'a  da  sözde  bir  Kitap  inmişti.  (  Aynen  İskender  Evrenosoğlu'na  indiği  gibi)  Müseyleme'nin (  Peygamberimizin taktığı  isimle : Kezzab ) kitabında  Kur'andaki  Fil  suresi  ne  hale  gelmişti  biliyor  musunuz?  Hemen  yazıyorum  ama  gülmekten  yerlere  yatmayın  sakın )))))

“El-Fîlu me’l-Fîlu ve mâ edrâke me’l-fîlu lehu zenebun kasirun ve hurtumun tavil.” 

Manası  neydi  bu  surenin(!)  peki?

Daha  sağlam  durun  gülmekten  koltuklarınızdan  düşmemek  için.

'Fil, Filin ne olduğunu bilir misin? onun kısacık bir kuyruğu ve uzun bir hortumu var ''

Aynen  İskernder'in  Kitabındaki    sureler(!)  gibi  saçmasapan  değil  mi?

Evet  saçmasapan.  Ama  gelin  görün  ki daha  peygamberimiz  hayattayken  ona  iman  etmiş  bir  sürü  insan  hemen  dönüş  yaparak  Müseyleme'ye  iman  ettiler  peygamber  olarak. Peygamberimiz  daha hayattayken  insanlar  yalancı  bir  peygambere  inanmışlarsa  peygamberimizden  sonra  üstelik  İslam  Dinine  bu  kadar  çok  saldırı  yapıldığı,  bu kadar  çok  dejenere  edilmeye  çalışıldığı  bir  dönemde  insanların  bu  sapıklara inanmış  olmasını  pek  de  yadırgamamak  lazım.

İskender  de  dahil  bu  sapıkların tamamı  ne  yazık  ki  insanları  yine  Kur'an  ile  aldatırlar.

Bunu  da  şöyle  yaparlar:

1-  Kur'an-ı  Kerimdeki bazı  ayetleri  alır, kendilerine  göre  yorumlayarak bir  takım  anlamlar  çıkarırlar. Böylece  mesela  sizleri  öncelikle  ''Hz.  Muhammedden  sonra  bir  peygamber  gelmeyecek  ama  resuller  gelecek''  hikayesine  inandırırlar.  

Yine bizzat  kendileri ''  Kitap  nebilere( Peygamberlere )  indirilmiştir, Resullere(  elçilere )   değil''  Derler  ama  İskender  utanmadan  sıkılmadan  Risalet  Nurları  için  '' Allah  tarafından  münzeldir.  Yani  Allah  tarafından  indirilmiştir''  Der.  

İskender  ''  ben  peygamber  değilim,  böyle  bir  iddiam  yok ''  der  ama   kitabı  için  ''  Allah  tarafından  vahiyle  yazdırıldı ''  demeyi  de  ihmal  etmez.  Yani  bir  yerde  bizlere  ''  Ulan  eşek  değilsiniz  ya.  Ben  demesem  de  siz  anlayın  peygamber  olduğumu ''  Der.

2- Bütün  yalancı  peygamberlerden  mutlaka  bir  takım  mucizeler  istenmiştir  ve  bütün  yalancı peygamberler  de  bir  takım mucizeler göstermişlerdir.(!)

Bir  iki  örnek  vereyim:

Mesela  ilk  yalancı  peygamber  Esved'ül  Ansi,  yani  hakiki  Müslümanların  Zü'l  Hımar (  Eşekli )  dedikleri  dedikleri  sahtekar  eşeği  sayesinde  peygamber  olduğuna  inandırmıştı  milleti.  Eşeğe ''Secde  et'' dediğinde  eşek  yere  kapanıyor  ''Secdeden  kalk ''  dediğinde  kalkıyordu. Profesyonel  bir  hayvan  terbiyecisiydi  aslında  ama  bu  mucizesi(!)  sayesinde  peygamber  olduğuna  inandırdı  pek  çok  salağı.

Mesala  Peygamberimize  yeğenini  elçi  olarak  gönderen  Tuleyha bin  Huveylid,  Peygamberimizi  kendisne  tâbi  olmaya  davet  ederken  yeğenleri  vasıtasıyla  kandiaine Nu  ve  Zu  adında  iki  meleğin  yardım  ettiğini  söylemiş,  paygamberimiz  de  '' Demek  kendisine  iki  de  melek  buldu  ha?''  Diye  alay  etmişti.  Lakin  daha  sonra  Hz.  Ebubekirle  yaptığı  bir  savaşta  sözde  çok  ağır  bir  kılıç darbesi  almasına  rağmen  hemen  ayağa  kalkması  onun  bir  peygamber  olduğunun  en  büyük  delili sayıldı...( Sonraları  tekrar İslama  döndü.Hatta  Hz.  Ömer  zamanında Nihavend  Savaşında  şehid  olduğu  söylenir.)  

Üçüncü  yalacı  peygamber  bir  kadın  olan  Secah  binti  Haris  idi. O  da  bir  yere  bir  küp  altı  saklayıp  daha  sonra '' Çölde  falanca  yeri  kazın.  Orada  bir  küp  altın  bulacaksınız''  dedi  ve  dediği  yerde o  bir  küp  altın  bulunuca  kadından  da  bir  peygamber  oldu(!)  böylece.  Onun  mucizesi(!)  de  buydu.

Peygamberimiz  döneminin  son   yalancı  peygamberi  Müseylemet'ül Kezzabdı.  Onun bir  mucizesinden(!)  yukarıda  bahsettim.  Adama  kitap  gelmiş (!)  daha ne   olsun.

İskender'in  mucizesi  ne?  

Ona  da  kitap  indirilmiş  daha  ne olsun.

Ama  sadece  bu  kadar  değil. Mesela İskender'e  tabi oldunuz  ama  merak  bu  ya  merak ediyorsunuz  ''  Tabiyetim( Bağlılığım)  kabul  oldu  mu?''  diye   İskender'e  televizyonda  program  yaparken  soruyorsunuz.  O  da  anında  Allah  ile  diyaloğa  giriyor  ve  kafasını  hafif  tıklatıp  '' Vahiy  geldi.  Evet  tövben  kabul  edildi''  Diyor. Hay  mübarek  adam  hay. Değil  mi.

https://www.youtube.com/watch?v=Fws1DoWN7OQ

3- Bu  sahtekarlar  kendileri  dışındaki  bütün  sahtekarların -bu  arada  gerçek  din  alimlerini  de  araya  katarak-  hepsine  sahtekar  derler. 

Mesela İskendercilere  göre  Adnan  Oktar  sahtekardır.  Müslim  Gündüz  sahtekardır. Cübbeli  Ahmet  Hoca  sahtekardır.  Menzil  Cemaati  şeyhi Abdulbaki  sahtekardır.  Şeyh  Nazım  Kıbrısi  sahtekardır, Televizyonlarda  arz-ı  endam  eden  tüm  ilahiyatçılar  sahtekardır.  Diyanet  İşleri  zaten  külliyen  sahtekardır. Tek  gerçek  olan  İskender'in  mehdi  ve  resul  olduğudur(!)

Neye  benzedi?  Yine  yalancı  peygamberlerden  Müseyleme  ile  Secah'ın  durumuna.

25  yaşındaki Secah,  85 yaşındaki Müseyleme'ye    bir  elçisi  vasıtasıyla  sorar:

-Madem  peygambersin  bana  bir  ayet  ile  delil  gönder.

Müseyleme  hemen  kendisine  gelen   bir  ayeti(!)  gönderir:

"ey kurbağa kızı kurbağa!
ne diye ’nak nak, vak vak’ edip duruyorsun? 
yukarın suda, g.tün balçıkta. 
sen ne suyu bulandırırsın, ne de içene engel olabilirsin. 
yarasa sana ölüm haberini getirinceye kadar yerde bekle!"
toprağın yarısı bizim yarısı Kureyş’in 
ama Kureyş saldırgan bir toplum.” 

İskender'in  Risalet  Nurları  kitabındaki  ayetlere(!)  ne  kadar  benziyor  değil  mi?

Bu  ayeti(!)  gören  Secah  özellikle  '' Toprağın  yarısı  bizim yarısı  Kureyş'in''  kısmına  bayılır.  Bu  85 lik  moruğu  kafaya  alırsa  tüm  Arabistan'ın  yarısının  kraliçesi  olacaktır.

En  heyecanlı  yerinde  kestiğim  için  özür  diliyorum  ama  maalesef  yine  çok  uzadı. 

Gelecek  bölümde  Müsellemet'ül  Kezzab'a  indirilen(!)  kitaptan  ayetler(!)  Müseyleme  ile  Secah'ın  evliliği  ve  ''  Nasıl  Kandırıyorlar ?'' sorularının  cevapları  ile  devam  edeceğim.

Resim:  İskender  Evrenosoğlu'na  yazımda  bahsettiğim o  vahiy  geldiği  an (!)

( Mehdi'nin(!) Birini Tıktık Kodese De Ötekini Ne Yapacağız? - 5. Bölüm - başlıklı yazı Sami Biber tarafından 23.07.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu