Ulema sevinçler ahkâm kesiyor
Perdesi olmayan kornişin
Titrek rayları.
Varlığın hikmetine binaen
Tutuşan bir çatı katı
Şairin saklı dimağı.
Kul kölesi olmaksa ömrün
Yatırı kayıp şehrin
İsinde kayıp güller saklı
Bahçenin zemininde
Börtü böcek değil mi tabiatın eşkâli?
Öykündüğümüz kadar mı mutluyuz?
Yoksa kayıp hatıratın
Kopuk yapraklarına dökülen göz yaşı
mı,
Basireti bağlanmış
O mutlak sevincin
Cilveli nidası.
Göğün karasında bir telaş ki
Sorma gitsin.
Babadan miras bir soyadı
Tümcelerin sıradanlığına kol kanat
geren
İsmin de hülyası
Günü birlik mutlulukların
Hayatla dansı.
Şimdimizi mimleyip de kaçalım
Martaval okuyan bir şiire de
Maruzatlarımızı sunup
Göğe tente açalım
Göçmen kuşların sevincine ortak
Dalyalarca kanat sayalım
Daha da coşsun diye doğa.
Hani olur da;
Kırık dalın ucundaki kelebek
Sevdalanır yeniden
Ve yeniden doğar
Kozasına saklı ölü sevinçlerden.
Ne ırmaklar kurur
Ne can çıkar.
Ne sazlar susar
Ne yürek sır kâtipliğini
Evrene sunar
Öyle ki; öksüz kırlangıcın titrek vücudunda
Soğuk mevsimlerden
Sızılar yağar rahmet niyetine.
Tasviri yoksa sevginin
Sevincin eşiğinde ölümü sobeleyen
Basireti bağlanmış faninin
Son utkudur her rüya
Görmek de değil hani
Görüntüsü olmayan safi sevinç:
Kanayan rüyaların saklı duası
Güne eşlik eden temsili resim.