İhbar ediyorum tüm soytarı heceleri
İstifli yürekte saklı deyişleri
İnkar ediyorum
Bir adım dahi gidemediğim ufkun
haritasında
Öznesi kayıp edalarla sarsılıyorum.
Öteleyen gecenin değil
Nice faninin gölgesi düşüyor üzerine
izdihamın
Asılı kalmışlığın cenderesine
vakıfım:
Diplerinde hülyaların
Balçık şiirler kundaklıyor
Bunca sevginin ikramını.
Hadım ediliyor nicesi
Nicesi biniyor üzerine mabedin
Gözlerimde yarı sitem yarı elem
Mağdur kılındığım ömre
Sitayişler sunuyor evren
Dar cepheli yüreklerin
Geniş mezhebi belli ki.
Diri heyecanlar da hicap yüklü
Sersem sepelek yüreğin bağdaş kurduğu
Hangi tribüne oynuyorsa yalancı
misafirlikler
Sadece hakim görünen
Oysaki hakimiyetin tek sahibi
Nasıl da muktedir mazluma
Düş yakamdan, dercesine…
Gerisin geri kaçtığım bin bir gece
Yüklü bin bir hece istifli
Ne çok yarım hikaye.
Arkamıza bakmadan kaçmanın tam da
vakti:
Varlıkta saklı ne kin ne yalan
Derme çatma gölgelerin kursağında
Hep mi körebe deyişler?
Gözü kapalı mağlup düşler
Geçici sevgiler
Yalandan bozma yorgun siluetler
İnkarında gerçeğin
Günü boyamaya ne hacet?
Yalanı sonlandıramazken bunca kinaye
Neyin derdinde?
Solan çiçekten daha muzdarip
olunabilir mi?
Saklı hicrandan bin beter
Mazlumun çığlığı.
Devasa hükümlerde
Çapraşık güdülerde siren sesleri
İnsanlık çıkmazda
Masumiyet yokluğun isyanından
muzdarip
Kefil olduğumuz sevgiye
Layık olsak keşke.
Geç olmadan düşen yaşların
Yeşerttiği gönüllerde
Bir su damlası kadar duru
Ansızın sönen ışıktan;
Hicap yüklü bekleyişten
İçimizden geçen son dilek:
Maruzatımız Hakkın nazarında
Tasamız yankısız bir çığlık
İblisin dirayetinde sonlanan
Bakir bir nota olsa olsa.
Duyulmayan sesin cinaslı kafiyesi
Şiir tadında olmalıydı oysa ömür
Sevip içimize çektiğimiz için için
Derinlerdeki teyakkuz dahi
kundaklanırken
Kim bilir neye delalet bunca ihanet?