Bir ağıt ki;
Göğün meramı.
Bir sitayiş ki;
Sevginin elemi.
Haşmetli şarkılardan topladığım
Dize dize sükûtu
Savurduğum nidalarda asılı kalan
bahtımı
Sezinlediğim o tek kusur.
Dirayetin gölgesinde afakî bir hücre;
Yalanın zehrinde
Kubbe benzeri bir sureden medet
umduğum…
Yüreğin tayfası hakkıyla hüzün;
Solumda konuşlu sağdıcım yürek
Her zerremde ulvi bir name
Zamanın örtüsünü çekip de üstüme
Perde perde.
Soluduğum kadar şiiri
Sayıkladığım her nöbet…
Solduğum kadar soldurduğum her çiçeği
Aşk adına yeniden açan demet demet.
Şimdi bir surun yangınıyım;
Yarın belki buraların söğüt
salkımıyım.
Dünden bir merhale
Andan kasıt
Kopmuşluğum
Ne de olsa zimmetliyim ben mazime
Bir kement atıp da düşlere
Açmaksa kapıları…
Bir ziyafetse şiir tadında
Ölmeyi şerh düştüğüm boyunduruğunda
İlahi Gücün,
Adımladığım her sure.
İçime kazılı metanetin kölesi olmak
adına
Mücbir sebeplerden kovuşturulduğum
Damlamı sunup
Deryaları kucakladığım.
Aşkımı anıp
Hüznümü savsakladığım.
Tam teşekküllü bir ruhun
İç yangınından hallice.
Sevdiğim beyitlerin
Rahmana duyduğum aşk ile
Diktiğim yüreğe hece hece.
Gözümden sakındığım sevdiceğim;
Sevip sevip yeniden dirildiğim.
Zamandan ayrı düşüp
Ezildiğim tonlarca hüzün
Yine de şavkı sevgimin
Bölünsem de hücre hücre.
Şimdi peyda olan bir nazire
Aslında kopup geldiğim göklerden
Aslıma ithaf en
Sözcükleri yarama tuz niyetine
bandığım.
Göğün mihrabı
Ve sonsuzluğun ne çok mihrakı
Elemden kasıt aslında
Aşkla tutunduğum
Hüznüme banıp yokluğuma alışkın her
zümre.
Ben ki;
En hazin şiirde bile
Mutluluğu yakaladığım…