Adalet kavramının kaynağı ve dayanakları
Kendi evinizde bir odada
yalnız yaşıyorsanız; adalet anlayışınızı ve beklentilerinizi, ilişkilerinizi,
yakın çevreniz, komşularınız şekillendirecektir ve yeterli olacaktır. Robinson
Crusoe gibi bir adada yaşıyorsanız; toplumsal ilişkileriniz biraz daha
genişleyerek, toprak, doğa ve hayvanları da dikkate alarak bir adalet
duygusu/ruhu geliştirmek zorundasınız. Bir ailede, bir apartmanda, kentte,
işyerinde, ülke planında ve dünya ölçeğindeki sosyal ilişkilerimiz,
eylemlerimiz, talep ve iletişimimiz genişledikçe, sorumluluklarımız, hak ve
ödevlerimiz yeniden şekillenmekte ve çeşitlenmektedir.
Mağarada yaşar gibi davranamayız artık,
özgürlüğümüzü kullandığımızı zannederken, çevremizdekilerin yaşamına kastediyor
ve hareket alanını daraltıyorsak, işte o zaman adalet duygusu, kuralları ve
yaptırımı devreye girmesi gerekiyor.
Her şeyden önce, adaletin
ruhu; sosyal barış, hakkaniyet, doğru ve gerçeğe ulaşma, geleceğe güven,
toplumsal tedavi sağlayabiliyorsa, özüyle barışık hareket ediyor demektir.
“Adalet mülkün temelidir” cümlesi doğrudur fakat yeterli değildir.
“Adalet devletin temelidir” cümlesi de doğrudur ama bu mantık önermesi de
noksan kalmıştır.
Adalet; sadece mülk ve devlete, ruh ve karakter, nitelik kazandırmak için
mi vardır?
Adalet, sadece devleti ve mülkü yaşatmak ve korumak için mi vardır?
Adalet; hücredir, gendir, kandır, candır, mayadır, elektir, filtredir,
terazidir.
Mülkün sahibi ve devleti yöneten özne de; zaten insandır.
İnsanı düzeltirsek, her şey düzelir. Adalet duygusunun ilk yerleşeceği
yer, insan kalbi ve beynidir.
O zaman daha geniş bir genelleme yapmamız gerekiyor:
“adalet, insanlığın ve evrenin temeli ve mayasıdır”
Irmaklar temiz aktığında, denizler kirlenecek diye korkmaya gerek
kalmayacaktır.
Günümüzde hukuk kuralları;
bilimsel gelişmeler, evrensel deneyimler, ihtiyaçlar, sosyolojik ve psikolojik
hareketlilikler, yeni mantık ve felsefe akıl yürütmeleriyle yeniden
şekillenebilmektedir.
Suç ve ceza kavramların genel tanımı değişmese de, her yüzyılda yeniden
detaylandırmak gerekebiliyor.
Tüm insanlar, melek gibi masum
yaşayabilseler, belki de kural, kısıtlama, hak arama, cezalandırmaya pek gerek
kalmayacak. Herkes şeytanca yaşamış olsa, zaten adaletin bir hükmü kalmayacak.
Bu varsayımların hiç birisi olmayacak elbette.
Biz adalete ihtiyaç hissetmeli, güvenmeli ve teslim olmalı ve onu
hakkıyla yaşatmak zorundayız.
Adaletin gücünü, kaynağını
nereden almaması gerektiğine açıklık getirirsek, nerelerden beslenmesi
gerektiği de ortaya çıkacaktır.
Adalet, kural ve ölçülerini bir dini öğretiden aldığında; uygulanacağı
toplumda, farklı inançlara sahip bireyleri kapsamayacak, eşitlik ilkesiyle ters
düşecektir. İnanç kişisel ve hür iradeyle belirlenen bir tercihtir. Birey inanç
tercihini değiştirdiğinde, adaletten mahrum mu kalacaktır?
Adalet, kural, hak ve yaptırımlarını, hükümleri, bir milliyetin beklenti,
örf ve geleneklerine göre belirlediğinde, yine kalıcı ve kapsayıcı
olamayacaktır. Farklı milliyetten iki bireyin, evlenerek aile oluşturduklarını
düşünün. Bir aileye iki farklı adalet anlayışı mı uygulayacağız?
Adalet mekanizmaları, kurul, kural ve hükümleri; bir felsefi inanç,
mezhep, din, tarikat, cemaat, siyasi ideoloji ekseninde, yörüngesinde,
atmosferinde şekillendiğini/ şekillenmesi gerektiğini öngörmek/kabullenmek,
insanlığa ve geleceğine yapılabilecek en büyük ihanet olur.
Böylesi durumlarda, yönetim
erki, siyasal güç, ekonomik güç, askeri güç, inanç birliktelikleri,
baskın lobi faaliyetleri ve dayatmalarla, adaletin ruhunu
lekelediklerinde; her dönemde adaletin rengi de farklı olacaktır. Tartı,
terazi, suç tanımı, ceza anlayışının içeriği de değişecektir.
Adalet; ellerde oyuncak, korkutmak için sopa, susturmak için aparat,
menfaate alet edilen bir sistem haline gelebilecektir.
Bu nedenle, toplumdaki
bireylerin yüksek sosyal bilinci, birikimi, felsefi dolgunluğu, mantık
öngörüsü, yaşamı ve evreni anlamlandırma yetisi, toplumsal fayda öngörüsü,
bilimsel yeterliliği çok önemlidir. Bu birikimler toplumda yaygınlaştığında,
adalet duygusu da peynir ekmek gibi her aileye
misafir olacaktır. Diğer türlü adalete ihtiyaç ve güven; bireylerin,
zihinsel gündeminde yer alamayacaktır.
Adaletin kapsamı ve kuralları; mevcut güçlere ve konjonktüre göre
değiştiğinde, bugün takdirname alıp alkışlandığınız bir eylemden, yarın idamla
yargılanmayacağınızın garantisi yoktur.
Farklı zamanlarda, adalet
ve hukukla ilgili yazdığım özdeyişlerimi paylaşayım:
Hukuk herkese aynı işlemezse,
huzur duvara toslar. 09.02.2006
Adalet yok ise; Merhamet, dilencidir. 22.09.2018
Önce Ahlak, adalet, mantık ve kaliteye, kutsal inanç hassasiyetiyle
inanalım, teferruatta anlaşmamız kolaylaşır. 05.11.2018
Felsefe, mantık ve sağduyu; ilke ve ölçü olarak aktif değilse, adalet ve
ahlâkın da pek değeri kalmıyor.
25.10.2018
Mantık, sağduyu, hukuk ve zarafetle uyuşmayan hiçbir şeyle yol arkadaşı
olamam. 06.08.2018
Mantığı, sağduyuyu tükettiğimiz zaman;
demokrasi, hukuk, adalet, hakkaniyet ve zarafetin, tutunacak dalı kalmaz.
03.07.2018
Hak ve adalet kavramları, insanlık terazisinin iki kefesinde dengeli
olmalıdır. Hak ettiklerimizi adaletle tartmalı, başkalarının hakkını, hukukunu
gözetirken de ölçümüz adalet olmalıdır.
Adaletsizlik en basit anlatımla; bir fidanı güneşten mahrum etmektir.
18.03.2018
Bilim, felsefe ve mantıktan sınıfta kalanın; adalet ve ahlak anlayışı da
yarımdır.04.06.2018
Önce ahlâk ve adalet ayağa kalkabilirse; Demokrasi, özgürlük, eğitim,
kalkınma, insana saygı hazırola geçer.06.05.2018
Ahlâkın ve adaletin; "fakat, ama, şayet, lâkin"i olmaz. Böyle
bir şart ile şekillenen düşünce ve eylem; zan, kin, korku ve evham ile hareket
ediyor demektir. Bu bir uçurumdur, çukurdur, çıkmaz veya dar bir
sokaktır.Kimseye kalıcı ve kaliteli bir yaşam sunamaz. 05.05.2018
Dünya tarihi gözlemlerimden şu kanıya vardım:
Bilim, etik, sağduyu, adalet, estetik ve felsefeden beslenemeyen siyasi
ve din merkezli iradeler; insanlığın baş belasıdır. 04.05.2018
Tarafgirlik toplumun her alanında hükümran olursa; adalet, ahlâk, akıl,
asayiş ve anlayış devre dışı kalır. 16.01.2018
Hukuki vicdanın ilk şartı safi bir ahlâktır.
Öyle içten bir bakış açısıdır ki o, kendi cebini boşaltsa da, kendi
yolunu daraltsa da adaletin gereğini yapar. 28.12.2017
Hukuk, adalet dağıtamıyorsa, zulüm hükümdar olur. 10.09.2014
Kendi ayağına çivi batınca hatırlanan değil, bir ucu sana dokunsa bile
gerçeği haykırabilmenin adıdır hukuk. 27/02/2012
Adalet, ahlak ve mantık, toplumda gerektiğince yer edinmişse, aç kalmaya
razıyım.
13.11.2018
Ali Rıza Malkoç
#armozdeyis
Samsun