Kum taneleri adeta sipahisi yüreğin;
Şehla düşler her yenilgide enkaz
Zaman yanlı ve nazlı bir makam
Göğün metanetine teslimim;
Zamansız vuku bulan cehaletine
Emri amadeyim evrenin mahiyetinde
Zifiri karanlığın
En aydınlık zümresiyim.
Şehit düşen kalemin kabrinde
yüklendiğim;
Varlık derdine uzak
Aşk adına ümitlendiğim…
Yeminlerim Hakkın nazarında;
Sitemden uzak kabullenişlerim
Rahmet yolunda.
Nazlı ve vakur benliğim gönülden
sevdalı olsam da
Yaşam denen meclise…
Şimdi gel de gör halimi;
Sunumunda hülyaların
Ben ki en ahmak beste:
Su yolunda susuz döndüğüm
yangınlarım;
Allah yolunda zamansız vurgunlarım;
Çöl niyetine her boş sayfaya
serildiğim
Serap niyetine şiirler doğurup
Tasamı ve acımı gömdüğüm…
Şehla üzünçler eşlik eder de eder;
Yankısı dönüşsüz gölgeler
Ansızın zuhur eder aşk niyetine
Sevgiye bandığım anlık bir çöküşle
Dirilir hücrelerim
Zanlar uçuşur da uçuşur
Bense makberime teslim.
Anıp da adını ömürlük hicazın;
Yana yakıla gem vurduğum sürgün
telaşım;
Yansa bir yanmasa bir yüreğin ferinde
Gizem yüklü bir cürüm
Menşei çok çok yorgun bir zulüm
Ayırdına varamadım işte iyinin
kötünün
Sevdim ezelden
Neferi olsam bile değdi mi bunca
eleme?
Haydan gelsem ne çare?
Huya gitsem
Kim ki içimdeki yaraya en gülümseyen
çare?
Sevgiden medet uman bir sefil;
Nakkaşı hüznün
Esefle diri bildiğim her ölü zikir
Aslında içimdeki yalnızlık
kundaklandı kundaklanalı
Gel de bana sor,
Şiir dediğin bir yitim belki
Yetim bir hüküm
Bilfiil gölgelenen huzurumdan kayan
bir teselli.