Ruhunun kuytularında gezindiğimin çok
sonrasında tanıştığım bir vasfınla mutluyum.
Tasvirlerin beyanında ve aşkın da
ithafında, sunumuna hoşlukla sarıldığım sayfaların yetmişli yıllarını ülkemin
resmettiğin ve soluksuz okumakla iştigal bir haftadır elimden düşmeyen muazzam
romanın…
Göze görünen bu anlamda yüreği de
kapsama alanına dâhil eden.
Aşkla kesişen yolda sana rastlamak
çok iyi geldi doğrusu aslında hata tamamen bende ne de olsa her kitabını okuma imkânı
tanımadığım için kendime ve nasıl olduysa seneler evvel yazdığın o aşk
romanında, senin kaleminden aşkı okumak epey keyif verdi.
Şaşalı bir sunum beklerken ve
anlaşılması zor… bir anda içine giriverdim kitabının ve senin de aşkın
dokusundan izinin olması epey onaylattı bana sunulanı ve verilen mesajı.
Soytarı bir Aralık gecesinden ses
oluyorum duygularıma ve üç günde romanının üçte birini okumak epey keyifli
doğrusu.
Patavatsız olduğumu biliyorum belki
ben de herkes gibi önyargıdan payıma düşeni yaşıyorum.
Döngüdeki rehavet, sayın yazarım ve
içimdeki keramet.
Hangi aksanı isem edebiyatın en
azından ben de pay sahibi miyim, diye sorarken içimdeki huzursuzluk şimdi
yerini mutluluğa bıraktı.
Eleştirmen hüviyetim elbette yok ve
ben sadece bir okuyucun kimliği ile beyan ediyorum içimdeki notaları.
Notalar diyorum çünkü müziksiz asla
yapamam.
Notalar diyorum akseden, zıplayan
aslında hücrelerimi diri kılan ve kayıp neşemi huzuruma getiren.
Kanıksadığımız hayatlar ve
birbirimizin kimliklerini sorgulamayı maharet sandığımız.
Bir İstanbul kızı olarak ben de
alıyorum nasibimi yazdıklarından. Sen bir yakasında doğup büyümüşsün bu esrarlı
şehrin ben diğer yakasında bana sunulan şansla keyfini çıkarmaya çalışıyorum
mucize kentin aslında her şehir sakini gibi ve imkânım olsaydı eğer senin gibi
asla da terk etmezdim şehrimi.
Senin şu an nerede konakladığın
elbette senin inisiyatifinde bu anlamda bana söz düşmese de ve ben bana sunulan
sana sunuyorum sanırım herkes gibi davranmayı bu sefer de marifet sanıyorum.
Herkesin hiçlikle iştigali aslında
hiç kimsenin herkes olmaya aday olduğu.
Kimle iştigal ise birileri illa ki
nifak sokuyorlar hayatla mutluluk arasına.
Seninle yüz yüze gelmek yine
kitapların doğasında nakşeden bir büyü ya da beni bana sunan iken kitaplar ve
edebi bir bağ kurduğum yazarları ile.
Herkes gibi olmak deyip de gardım
düştü aslında ne de olsa bu, bir yalandı. Her ne kadar herkes gibi olmaya ara
sıra şartlasam da kendimi, bu sefer kendimi asla iyi hissetmiyorum.
Rol yapma yeteneğinden mahrum bir
fani iken sadece sessizce olup biteni izliyor ve yorum yapmıyorum.
Hayatımın ikinci çeyreğinde başarılar
kaydetmedim gerçi diğer çeyreklerinde de pek başarı kaydı yok ama… başarının ne
olduğu da tartışılır hani.
Belki toplumun kapsama alanına
giren/girmeyen edimler…
Kariyer basamaklarından düşmek de
değil hani: resmen kendini boşluğa bırakmak. Çok sıkıcı bir konu ve bu anlamda
eskiye dönüp asla bir nostalji fırtınası yaratmayacağım.
Kariyer aslında insanın nerede ve
nasıl, kendini mutlu hissettiği ile ilintili.
Bir ev hanımı da kolaylıkla kariyer
yapabilir hele ki aşka yaşıyor ve seviyorsa yuvasını.
Çok başarılı bir iş insanı kariyer
anlamda yüksek meblağlar çağrıştırsa da banka hesabı mutlu olmayabilir ve bence
bu kariyerin de pek anlamı kalmamıştır onun için lakin emeğine tekabül eden
rakamlar ve sosyal ortamı itibari ile nasıl da kariyerinin doruğundadır sayısız
insan tarafınca.
Kitaplarının tanıtımında seni
ortalarda görmek az da olsa mümkün bence kişi kitabından öne geçmemeli bu
anlamda takdire şayan senin vasfınla ve kalemine yaptığın sözleşme.
Yazarlık konusunda yapacağım çok şey
var aslında yürekten isteyen herkesin de lakin sık yorum almadığı için
yazılarım ben içimdeki kısır döngüyü bizzat kırıp kendim buluyorum yaptığım
hataları.
Aşk, doğurgan.
Edebiyat ise aşkın ta kendisi.
Doğmak çok özgürce bir duygu. Her
yazmaya başladığımda yumurtasından çıkan bir civciv gibi içimdeki sesleri
bastıramıyor ve mutluluğumu da had safhada yaşıyorum.
Mutlu bir insan olup olmadığım
tartışılır ya, sen?
Mutlu olmak zorunda mıyız, peki?
Bu da tartışılır yeter ki yazılan
dişe dokunan bir şeyler olsun bu anlamda elimden gelenin fazlası yine payıma
düşen.
Eğer ki nüfusun…
Eğer ki imkânların…
İşte yetip yetememe konusu tam da bu
noktada önem kazanıyor ve içinde bulunduğun şartlar ve ruh halin…
Geniş ölçekli bir döngü: iç içe giren
sayısız etken ve etmek ve çok girift.
Çorap söküğü gibi belki değil: artık
nasıl duyumsuyor ve yorumluyorsan hayatı.
Etken bir insan olmak ve girişken ve
çevren de genişse.
Yine de hiçbir şeyi dert etmiyor ve
içimden geldiği gibi yazıyorum bazense çok kızıp kendime ve yazdıklarıma,
sayısız yazımı da bir daha geri dönmemek kaydıyla çöp kutusuna atıyorum.
Önce evdeki artıklar sonra da
beğenmediğim hangi yazımsa.
Eksik hissediyorum kendimi pek çok
konuda belki de herkes gibi ya da değil. İnsan herkese özenmeden de kendine
özenip öznelliğini koruyabilmeli, değil mi?
Öğretiler, sayın yazar.
Aldığımız eğitim ne olursa olsun ne
çok eklenti mevcut ardı ardına kartvizitime ekleyecek ama öncesinde tüm
benliğimizle özümseyip içimize çekmeliyiz bilgiyi ve saygıyı da eksiltmeden.
Kaynakçamız ne ise, sayın yazar.
Kanımızı coşturan ne ise…
Ve kanımızı donduran ne ise, alabildiğine
uzak durmak gerekirken.
İki sevimsiz mesleğin ait olmadığı
iki insan.
Aslında sayısız insan sevmediği
mesleği icra ediyor bir şekilde ve pek de yakınmıyor hani, bizim gibi.
Zaten örttüm üstünü dünkü ölü
mesleklerimin ve yazar unvanını hak etmek adına aşkla yaşıyorum.
Aşkla yazmaktan önce aşkla yaşamak
sanırım yüreğime pelesenk ettim ben bunu. Her şeye şiir diye bakıyorum. Herkes
bir edebiyat şahaseri eğer ki içtiğin suyun tadı bile edebiyatın susuzluğu ise.
Suyum bazen çok soğuk ve asla
üşütmüyor ama serinletiyor ruhumu tıpkı aşkla yazdığım her satırda ben bilfiil
hayatı ve kendini perdesiz gözlerle seyrederken.
Umutsuzdum ilk başta. An itibari ile
okuduğum romanını yarıda bırakma ihtimali ile aldım elime gerçi daha okuyacağım
çokça sayfa var lakin içim titreyerek ve bitmesini de istemeyerek okuyorum
kitabı her elime aldığımda ve ben bir okuyucu olarak sana teşekkür ediyorum,
sayın yazar.
Ruhumun kilitli odasında sayısız
kilitli oda daha mevcut/muş ve ben her kilidi açtığımda iyi ki içimdeki
çığlıkları kimse duymuyor eminim ki beni de kilitlemeleri an meselesi. İşin
şakası bir yana boyutsuzluğun kıvılcımı her yeni kitap aslında hem okuduğum hem
de yazmaya doyamadığım.
Dile kolay; otuz yıldır içli dışlısın
kalemle bu anlamda bilgin de kalemin da alabildiğine engin işte bu yüzden ben
seni yirmi dört sene öncesinden takip ediyorum demem o ki; sana yetişmem söz
konusu bile değil aslında istiyor muyum, bakalım?
Standart ölçülerim yok benim.
Belki de herkesin kendine özgü ölçüsü
ve ölçümü bu anlamda yaşarken da yazarken benzeme gayreti gütmüyorum lakin
sırtıma yapışan öğrenci kimliğimle de benim için yeni bir heyecan ve atmosfer
her yeni bilgi kırıntısı.
Sahip olduğum her şey.
Sahip olduğum hiçbir şey.
Çok dalga geçmişlerdi bir ara ben
varlığımı hiçlikle eşleştirirken ve nasıl da… çok sorgulamıştım kendimi ve o
zamanlar kırılmıştım bayağı ama artık benim önceliklerim var.
Kırılmak da bir yere kadar yeter ki;
ben kırıcı olmayayım.
Benim tek hedefim; ders çıkarmak her
şeyden ve her gelen yorumdan aslında yaşarken de öyleyim.
Bilgim var ya da yok.
Bilgi denen olgu da çok göreceli bu
anlamda herkesin standard bilgisine ek olarak bir de odaklandığı konulardaki
bilgi potansiyeli önem arz eden.
Yaşarken de öyle, sayın yazar.
Ve insanlarla kurduğumuz ilişkilerde
ne de olsa hep birbirimizden bir şeyler öğreniyoruz gerçi yaralanıyoruz ve
canımız acıyor ama… büyüyoruz bir şekilde.
Bazı şeyler çok tuhaf geliyor insana:
ayrışan insanlar ve birbirini kınayan ve sayısız gruba bölünen kitleler.
En güzeli insan başlığı altında
yaklaşmak herkese.
Sevgi ile ve elemeden.
Saygı çerçevesinde.
Herkesin görüşü ve yaşama
standartları farklı olabilir ve seçimleri de yeter ki; içinde Allah korkusu
olsun ve yeter ki iyi insanlarla kesişsin yolumuz.
İyilik de göreceli ya da kim kime
göre iyi ya da sevgi dolu ve elbette samimiyet…
Samimi inancım şu ki; bu sohbetler
iyi geliyor bana ve umarım sen de kızmazsın seni yirmi yıl geriden takip eden
bu çalçene kaleme.
Aslıma ihanet etmeden.
Öncelikle Allah’a ihanet etmeden.
Yapmam gereken çok şey var ve ne
yazık ki; bazen algım öyle bir noktada sabitleniyor ki…
Kitabın elimde ve istiyorum ki; diğer
kitaplarını da soluksuz okuyayım.
Yeniden görüşüne değin, hoşça kal
sayın yazarım ve kalemine iyi bak…