Sözcük iklimlerinde savrulan
beyitlerin
Tecellisine tanık olduğum rahmetin
Ve sevginin bileşkesi…
Kendim olmayı becerdiğim kadar kimlik
dışı
Bir edim mi yoksa edindiğim o
izlenim?
İçimde devrilen tabular
Hoyrat fırtına gelir gider;
Nasıl da sorgular yüreğin çiminde
Yeşilin tadını çıkarmayı denediğim
Baharın güftesi o salıncak
Salınırken dizlerimde uyuttuğum
şiirler
Kadar da varlığım yeknesak.
Hangi lahit?
Hangi mezar?
Edindiğim izlenim kendimle barışık
olmayı
Dilediğim
Naçar yüreğin de iklim bellediği her rüzgârda
Savrulup kaybolmayı bellediği.
Tutanaklara geçirsinler hani:
Adımla yaşadığım ve yaşattığım
Gülücük tadında içimdeki kayıp
pusula.
Mahrem bir gölge olmak kadar tanıdık
Aşkın şahikası
Her ölümlü imgede
Patavatsız yüreğim teselli bulduğu
Her derde giydirilen derman
Yine Hakkın nezdinde
Toz duman olmaktan kurtulduğum,
Sığındığım rahmetine nasıl da aşikâr.
Bir elim belki yitirdiğim;
Bir de edim…
İçinde kaybolup
Sevmeyi ilke edindiğim.
Tanıdık olduğum kadar kendime
Hangi yabancı iklimse
İçimdeki şiarda bir küçük buse
konduran
Doğanın her katresinde
Ayyuka çıkan hezeyanlardan arda kalan
Sair gölge.
Varla yok arası neşe kimi zaman
Ve kimi zaman pervasız yürekten dolup
taşan
Ne çok hatırat
Dünü dünde bırakamadığım koca bir
yalan
Olmasa gerek:
Taban tabana zıt hangi rayiha ise
Gözlerimde iri fenerler biteviye ışık
saçan.
Doğaüstü her rahmet nasıl ki siner
içime
Varlığım kadar kayıtsız kalamadığım:
Hep sitemkâr içimdeki kayıp iklime
Aklım aldığı kadar örselendiğim
Tümden gelen o heyecan
Bir mum daha sönerken
Aklım takılı işte yitip gidende.