GERÇEK BİR AŞK HİKAYESİ
Sayın Adem Efiloğlu’nun "Bırak İstediğim Gibi Yüzeyim Gözlerinde" yazısını okuduğumda ve ayrıca
anlatımda Züleyha adı da geçince gerçek bir aşk hikayesini anımsadım. Bu aşk hikayesini kırk elli yıl
önce bir dergide ya da gazete de okuduğumda oldukça etkilenmiştim. Hikayeyi, çok
yerde de anlatıanca, yaşanan aşk belleğimdeki yerini devamlı mekan eyledi. On
beş sene kadar önce aynı hikayenin kısa bir anlatımını da Dostoyevski’nin “İnsancıklar”
romanında da rastladım.
Olay, 1580 li yılların başlarında Rus Çarı, Kazak Atamanı (komutanı)
Yermak’a, Rusya adına Sibirya’nın ele geçirilmesini emrediyor. Yermak ve emrindeki Kazaklar çok gaddar insanlar.
Önüne çıkan krallıkları yakıp yıkarak yerle bir ediyorlar. Kadın ve kızlara tecavüz ediyor, sonra da
öldürüyorlar. Sibirya ortalarında geldiklerinde, o dönemde en kuvvetli krallık
olarak bilinen Cengiz Han torunlarından Küçüm Han’ın ordusuyla savaşa tutuşan Yermak, ilk defa çetin bir cevizle
karşılaşıyor. Yaralansa da yeni ateşli silahları sayesinde Küçüm Han’ın
ordusunu da yeniyor. Kral Küçüm Han’ı da
esir ediyor. Müthiş kızdığı Küçüm Han’a en büyük acıyı tattırmak istiyor. Neredeyse bir seneyi bulan arama sonrası Küçüm
Han’ın aile efradını buluyor. Küçüm Han’ın
önünde her birini öldürerek onu acı çekmesini istiyor. Getirilenlerin içinde Küçüm Han’ın büyük
kızını görünce, yüreğine bir ateş düşüveriyor. Adının, Züleyha olduğunu
öğrendiği kızın zümrüt yeşili gözlerine baktıkça , yüreğindeki ateş parlıyor ve
katı yüreği yumuşatıyor. Elinden tuttuğu
Züleyha’yı, otağ çadırına götürüyor. Olanları
görenler, Yermak’ın, Zülayha’ya tecavüz ettikten sonra Küçüm Han önünde öldüreceğini sanıyor.
Çadıra girdiklerinde Yermak,
sanki yıllarca hasret kalmışçasına Züleyha’ya sarılıp. bağrına basıyor.
Dillerini öğrendiği Züleyha’ya; “Şimdiye değin
istediğim kadına sahip oldum,”
diyor bir aşık uysallığıyla. “Sana böyle sahip olmak istemiyorum. Bana,
bir sevgili olarak kendini vermeni istiyorum. Seni sevdim. Yeşil gözlerine hep
bakmak istiyorum.”
“Peki,” diyor Züleyha. “Ama bir şartım var.”
“Bilmek istiyorum,” diyor Yermak.
“Babam dahil, ailemin ve ulusumun bir ferdini dahi
öldürmeyecek ve öldürtmeyeceksin.”
“Söz veriyorum Züleyha,” diyor Yermak.
“Ben de sevgilin olacağıma söz veriyorum,” diyor Züleyha. “Sözünden dönersen eğer, uyurken hançeri göğsüne
saplarım. Sözünden dönmediğin sürece, sana saplanacak hançerin önüne geçeceğim.”
Yermak ve Züleyha, bu sözlerini ilk sevgili öpüşüyle
onaylıyorlar.
Aradan iki yıl geçiyor. Yermak ve Züleyha, gerçekten iki
sevgili olarak mutlu ömür sürüyorlar.
Dağda, bayırda birlikte geziyorlar.
Bir gece, serbest bırakılan
Küçüm Han ve adamları, otağ çadırını koruyan Kazak askerini sarhoş
ettikten sonra hepsini kılıçtan geçiriyorlar. Otağ çadırına girdiklerinde
Yermak ve Zülayha’yı sarılı vaziyette uyuyor buluyorlar. Uyanan Zehiha, sevgilisinin öldürüleceğini
anlayınca hemen onun önüne gerilip;
“Sevgilim Yermak’ın yerine beni öldür baba!” diyor.
“Seni öldürünce o zaten ölmüş sayılır,” diyen Küçüm Han,
adamlarına kızını öldürtüyor. Yermak, feryat ederek sevgili Züleyha’sının
üzerine abanıyor. Tam iki gün boyunca ağlayıp öyle kalıyor. Züleyha’sız bir
hayatın anlamsız olduğunu anlayıp, zırhını kuşanıyor. Çadırından çıkıp, ötedeki
azgın akan nehre bırakıveriyor kendini. İki gün sonra nehrin suları Yermak’ı,
bir kilometre ötede kıyıya vuruyor.
Aşk, katı yürekleri bile eritiyor.
Veysel Başer