Şadırvan bekçisi yalnızlık…
Şehla üzünçlerde asılı farkındalık.
Zamanın lal seyri kâfir diyezlerde
Bemol tanımına uygun bir sessiz güneş
adeta
Yüreğin küpeştesi.
Soldan başladım saymaya:
Soldan çalıntı ümitlere
Rahvan bir çadır serdim akşam akşam
Konduğum haleye
Garez olduğum nifak tohumlarına kaldı
ihale:
Düş bekçimdi her mısra ve her şiir
Yoz dürtülerin kabuk bağladığı acılı
şehir.
Bir iklime seğirttim
Bir iklimden çaldım ben bu neşeyi
Azabın tanısına koydum başımı
Arka ayaklarında şiirin
Beyitler küredim:
İç güveysinden hallice,
Tanımsız meziyetlerime kılıf biçti
şafağın rüştünün
İspatlanmamış seyri.
Dumura uğrayan ihanet de sonlandı
ansızın
Tebaasında satırların
Yatır meziyetinde imgelerin tekelinde
Somurtuk bir hüzne dayak attım
sakilce:
Erdiğim nihayet
Eridiğime delalet bir mum olmanın da
Özlemi ile dibime vurdu ışığım.
Kandığım her sözü büyüttüm gözlerimde
Belki de sakındığım kadar gözümden
Düşmesini önleyemediğim yüreğin
serpintisi
İllegal bir esintiyi mimledim usulca
Densiz ruhların koştuğu sırasız ölümlerin
de
Habercisi iken kopan fırtına
Büzüldüm içimdeki kovana.
Seyyah idi ümitlerim
Sevi dilinde muteber bir özne olmanın
verdiği
Afakî sevince sarıldım
Gecenin koynuna sığındığım
Her lal heceyi sunmuştu bana Tanrı.
Hangi izdivaca yenik düştüm?
Hangi düşü yolda düşürdüm?
Hangi bendim?
Benliğin meali altı üstü yorgunluk
iken
Afakî hüznün devasa tınısında
Vurgun yiyen bir suçiçeği idim
Nilüferlerin ortasında solmaya mahkûm
Ölümlü mizacımda
Kaç es verdiğimin de yalancısı idi
yalancı bahar.
Aşkı kamufle eden nifak tohumlarıyla
sürtüştüm
Gün ve gece ölümle sürüldüğüm
Uzak ülkelere sordum da içimin
ahvalini.
Bir satırdan diğer satıra sürüldüm
İhanetin racon kestiği her dalı
Ben kestim ellerimle
Düşmeye yakın uyandım uykumdan
Açılmadığım kadar üşümüşlüğün ellerinde
Sıcak bir özlemle tokuştuğum
Sabah ve yorgun bir sitem.
Evrildiğim miydi aykırılığım?
Aşk mıydı yan çizen rüyalarımda
Ölüme sövdüğüm kadar sövüldüğüm aşikâr
Yansız bir sevdayla çıktığım yolda
Unutulduğum satırlarda bir kor hece
idim adeta.