Dün de ifade ettiğim gibi ülkemizdeki taciz-tecavüz ve çocuklara cinsel istismar konusunda maalesef en başında bu olayın sebeplerini tespitte çuvallıyoruz. Aslında bu da çok anormal bir durumdur. Zira hiç bir normal insanın anlamlandıracağı, anlayabileceği bir şey değildir henüz otuz sekiz günlük olan bir bebeğe tecavüz edilmesi.

Tecavüzcüye ‘’ Hayvan’’ Diyoruz. Oysa hiç bir hayvan en azından kendi çocuğuna tecavüz etmiyor. Oysa insan ediyor. O halde sapığa ‘’ Hayvan ‘’ Demek bile bu olaya doğru teşhis koyamadığımızın bir göstergesi değil midir?

Peki Ensar Vakfında yaşanan sapıklıkla gündeme gelen ‘’ Bademleme ‘’ tüm bu sapıklıkların ana sebebi midir?

Yani Cübbeli Ahmet Hoca’nın dediği iddia edilen ( Ki bu iddiaları yalanlamıştır ) ‘’ Küçük yaşlardaki erkek çocuklarla eğleşmeye ( cinsel istismar olarak algılıyorlar bunu) bademleme denir. Bunda bir sakınca yoktur.’’ İfadesi midir insanları minicik bebeklere tecavüz etmeye yönelten itici güç?

Bu soruyu özellikle soruyorum zira bütün küçük çocuklara yapılan cinsel istismar olaylarından sonra ‘’ Sizin hocalarınız bademlemeyi meşru ve dine uygun görürse olacağı bu. ‘’ Denmektedir bazı kişiler tarafından.

Öncelikle tekrar belirtelim ki bitim kadar sevmesem de Cübbeli Ahmet’in ya da bir başka hoca müsvettesinin küçük çocuklara cinsel istismarı meşru gören herhangi bir ifadesi yok ama olduğunu farzetsek bile bu durum sadece  Muharrem Büyüktürk adlı sapığın eylemini izah eder. Erkek çocuklara cinsel istismarda bulunan sadece odur. Oysa çocuklara cinsel istismar dediğimizde istismar mağdurlarının neredeyse %99 u kız çocuklarıdır.

Haa  biliyorum şimdi bazıları ‘’  Hocaaaaam,Hocaaaammm !  Kız çocuklarla ilgili istismara da ‘’ Kabaklama ‘’ Deniyormuş. Yani o da varmış. Diyecekler. Eh, kaynağınız Ekşi Sözlük olursa normaldir böyle demeniz. Aynen benim yaptığım gibi bir itirazı çürütmek için bir de ‘’ Kabaklama ‘’ Uydurdular daha sonra bademlemenin yanına...

Görüyorsunuz değil mi asıl sebeplerden ne kadar uzak olduğumuzu?

Millet gerçek sebepleri tespit etmek yerine tamamen bir yerlere gol atma derdinde.

Hatta öyle ki doğrudan Kur’andan ayet gösterip ‘’ Ulan ne kıvırıyorsunuz? Sizin Kur’an dediğiniz kitabınız kız çocuklarına tacizi-tecavüzü meşru görüyor’’ Diye Kur’an ayeti koyuyorlar önümüze.

Evet, bizler maalesef Kur’andan çok çok uzağız ama birileri ‘’Acaba içinde Müslümanlara gol atabileceğim bir şey var mı?’’ Diye didik didik inceliyor Kur’anı ve kendilerince buluyorlar da... Sonra ‘’ Evraka evraka, buldum, buldum.’’ Diye sevinç naraları atıyorlar.

Peki buldukları şey ne? Hem de Kur’anda?

Bunu da yazalım ki eksik bir şey kalmasın.

Efendim Kur’an- Kerimin Talak Suresinin 4. Ayeti aynen şöyle diyor:

‘’Kadınlarınızdan âdetten kesilenlerin iddetinde tereddüt ederseniz, onların iddet süreleri üç aydır. Henüz âdet görmeyenlerin de süreleri böyledir. Hamile olan kadınların iddetleri, çocuklarını doğurdukları vakit biter. Kim Allah’ı sayıp O’na karşı gelmekten korunursa, Allah onun işinde bir kolaylık verir.’’

Nedir bu iddet süresi?

Günümüz mahkeme kararlarında bile vardır:  Bir kadın kocasından boşandıktan sonra belirli bir süre bir başkasıyla evlenemez. İşte bu bekleme süresine İddet müddeti denir.

Ayete göre bu süre adetten kesilmiş kadınlar için üç aymış. ( Yani yaşlılar, manapoz dönemine girmiş olanlar için. )
Hamile kadınlar, çocuklarını doğurdukları anda iddet süresi sona eriyormuş

Şimdi zurnanın zort dediği yere geliyorum:

Henüz adet görmeyenlerin durumu da adetten kesilenler gibiymiş. Yani üç ay.

Oh My God ! Yani henüz adet görmeyenler de evlendirilebiliyormuş öyle mi?

Kim adet görmez? Çocuklar elbette. Mesela bir-iki üç-dört- beş- altı yaşında çocuklar... Yukarı doğru gider bu... Bunların iddet müddetinden bahsedildiğine, iddet süresi de boşanma ile ilgili bir kavram olduğuna göre bu yaşta çocuklar İslamiyet denen sapık dine(!)göre evlendilebiliyor (!) Bu durumda beş yaşındaki bir çocuğa tecavüz edilmesi de sapık İslam dinine göre meşru(!) ve sonuç olarak bugün minicik kız çocuklarımıza tecavüz ediliyorsa bunun tek ve en önemli sebebi sapık bir din olan İslamiyetin(!), sapıklık kitabı olan Kur’andır(!) ve bu kitapta yazan hükümlere uyan sapık Müslümanlardır(!)

Olayın nereden nereye geldiğinin farkında mısınız?

Oysa ayetin ‘’ Henüz adet görmeyenler ‘’ Dedikleri üç- dört yaşında evlendirildiği için adet görmeleri zaten mümkün olmayan kızlar değildir. Kimdir peki? Ender de olsa hormonal sebeplerle adet görebilecek yaşta olmalarına rağmen görmeyenlerdir. Dört-beş yaşındaki çocuklar asla değil... Ama dediğim gibi asıl mesele İslama ve Müslümana gol atmak olunca böyle iğrenç bir şekilde yorumlayarak taciz ve tecavüzün ana sebebi diye gösterirler.

Elinizi vicdanınıza koyarak söyleyin 3.5 yaşındaki Irmak bebeğe tecavüz eden ya da kendi öz kızına tecavüz edip ondan doğan çocuğu boğarak bir tarlaya gömen 64 yaşındaki sapık  babanın bu ayetten  haberi olması ihtimali yüzde, binde hatta milyonda kaçtır? Eminim pek çoğunuz böyle bir ayeti ilk kez okudunuz.

Evet, şimdiye kadar hep ülkemizdeki taciz-tecavüz, çocuk istismarının sebeplerinin neler olduğunu değil de neler olmadığını anlatmaya çalıştım. Biliyorum ki bunu da bazı vatandaşlar Diyaneti aklama veya dini masum gösterme gayretleri olarak algılayacaklardır. Umrumda bile değil.

Eee o zaman nedir bizim insanımızı insanlıktan çıkartıp insanlık dışı bir canavar haline getiren asıl sebepler?

Aslında biliyoruz...Hem de çok iyi biliyoruz. Ama ‘’ Ulan inşallah bizim partiden değildir. İnşallah bizim ırkımızdan biri değildir. İnşallah bizim cemaatten, bizim tarikattan, bizim  şehrimizden, bizim kasaba veya köyümüzden, inşallah bizim mahallemizden, sokağımızdan, apartmanımızdan, akrabamızdan biri değildir.’’ Derken taciz, tecavüz ve cinsel istismarın asıl sebeplerinin üstünden atlıyoruz.

Bizim akrabalardan, bizim mahalle ve sokaktan, bizim şehrimizden, bizim dinimizden, bizim ırkımızdan, bizim partimizden, bizim cemaatimizden biri değilse bir ‘’Oooohhh ‘’ Çekip rahatlıyoruz. Sadece rahatlamakla kalmıyor bu rahatlıkla o sapığın milliyetine, ırkına, cemaatine, dinine, mahallesine, şehrine..Vs. Vs. Döşeniyoruz.

‘’ lan ooolum bu ....lilerin hepsi böyle. Bunlar hep böyle sapıktırlar.
‘’ bu cemaat  hep sapık zaten ‘’
‘’Adam ... partisindenmiş. Daha ne beklersin ki. O partiden olanların hepsinin zihniyeti bu’’
‘’ Sizin dininizin a..nı s...yim.‘’

Sapığın kimliği ortaya çıkıp da hele de bizden değilse olan olay bu... Kimse sormuyor ‘’ Neden oluyor bu sapıklıklar?’’ Diye.

Sapık bizdense peki?

En kötüsü...Bu durumda susmak zorunda kalıyoruz çoğu kez...Evet, ‘’Zorunda ‘’ kelimesinin altını özellikle çizdim çünkü sapık bizim ırkımızdansa ( Laz, Kürt, Çerkes, Suriyeli, Afgan, Pakistanlı vs.)  yeya bizim partimizdense, yahut bizim şehrimizden,mahallemizden, sokağımızdansa, b.ku yedik. Sapığı bırakıp bize saldırıyor millet. Sapık eylemin bireysel bir eylem olduğu bir tarafa bıraklıp genellemeler başlıyor.   

Sadece ülkemizde değil, dünyanın her yerinde yaşanan, cahil- okumuş, kültürlü- kültürsüz, dinli- dinsiz her kategoride insanın maalesef yaptığı, yapabildiği bu iğrençliğin sebepleri nelerdir? Hangi önlemler alınmalıdır önlemek için? Buna ya hiç kafa yormuyoruz ya da burnumuza dayatılan sloganları papağan gibi tekrar ediyoruz: ( Ben dahil )

‘’ İdam şart ‘’
‘’ Hadım edelim şerefsizleri’’
‘’ Kısasa kısas. ‘’
‘’ Testereyle doğrayalım’’
‘’Issız bir adaya sürüp önlerine yemek ve su koymayalım. Orada birbirlerini düzsün ve açlıktan bağıra bağıra gebersin şerefsizler’’ ( Bu benim önerimdi yakın zamana kadar.)

Yahu tamam. Suçu işledikten sonra ceza verelim. Ama asıl mesele o suçu hiç işlememiş olması değil mi?

Sapığa ne ceza verileceği mi daha önemli yoksa işi en baştan sıkı tutup hiç sapıklık yapmamasını sağlamak mı?

Bu hasta ruhlu canavarlara en ağır cezayı vermiş olsak  bile bu durum bir sürü kız evladımızın tecavüze uğramış ve hatta öldürülmüş olduğu gerçeğini değiştiriyor mu?

Mesela 508 sene hapis cezası az bir ceza mıdır ki sapık bu cezayı alacağını bile bile o suçu işliyor?

Ya da müebbet hapisten, hapishanede şişlenmekten, en ağır hakaretlere, işkencelere uğratılmaktan korkmayan bir sapığı idam ile korkutmak mümkün müdür?

Şimdi sorarsınız mutlaka: ‘’ O zaman sosyal medyada niçin idamı savunuyorsun? Niçin idam kampanyasına imza koydun? Hatta başka insanları da davet ettin?’’

Bu sorunun cevabını ve daha başka konuları gelecek bölümde ele alalım inşallah.

RESİMLER:

Şimdi şu dört resme bakın. Bu tiplerin hayatlarını diyanet fetvaları, hocaların öğretileri ya da doğrudan doğruya Kur’an hükümlerini nazar-ı dikkate alarak tanzim eden insanlar olduğunu söylemek mümkün mü? Haydi diyelim ki ilk üçü için ‘’ Resimden anlaşılmaz’’ Dedik, dördüncü resim peki? Bu amca- yeğen Kur’anı ya da diyanetin, hocalarının fetvalarını ne kadar sallıyorlardır sizce?  
( Taciz- Tecavüz Ve Çocuklara Cinsel İstismar Meselesi ---3. Bölüm --- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 29.04.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu